Pratik Makyaj Önerileri

Değerli ziyaretçilerimiz; biz bayanlar her günümüzü çok yoğun tempolarda geçiriyoruz, üstelik çalışan bayanlar için zaman çok daha değerlidir. Hem günün temposuna yetişmek hem de kendimize zaman ayırmak zorundayız. Her kadın güzeldir sözünün gerçekliğiyle sizlere güzelliğinizi belirginleştirecek pratik makyaj önerileri sunmak istiyoruz. Bu başlıkta yer alan önerilerimiz ile kısıtlı zamanınızı en iyi şekilde değerlendirerek kendinizi de ihmal etmeyecek ve günü daha iyi geçirmenizi sağlayacaktır.


makyaj3

Ten

Eğer mat bir cilde sahipseniz kayısı ve bej tonlarında makyaj altı uygulayabilirsiniz. Göz altında morluk varsa yada cildinizde kızarıklık ve sivilce olabilir bunlar için cildinizin bir iki ton açığı renkte kapatıcı kullanabilirsiniz.

Kapatıcı kullanıyorsanız cildinize iyice yedirmelisiniz ki üzerine fondöten uygulanmalı. Fondöten seçimi de önemlidir, rengi cilt renginizle aynı yada yarım yon açığı olmalıdır.

Pudra uygulamada büyük fırça doğru seçim olacaktır ve allık ile yüzünüz renklenmeli.

Göz

Göz farını üst göz kapaklarınıza tamamen sürün.

Koyu renk gözlü bayanlar bej ve sedef tonlarında far seçmeliler. Açık renkli gözler için diğer renkler kullanılabilir.

Far seçiminde bilmeniz gereken bir kaç ipucu: Daha genç bir görünüm isteniyorsa yeşil ve mavi tonları, derin bakışlara sahip görünüm elde edilmek isteniyorsa gri, siyah ve kahverengi tonlarındaki farlar kullanmalısınız.

Göz kalemi uygulanırken; iri gözlere sahip olanlar göz içine, küçük gözlere sahip olanlar ise kirpik diplerine kalem çekmeli. Kalem sonrası çizgiyi dağıtıp gölgelendirmek için pamuklu çubuk kullanmalısınız.

Kirpikler önemlidir ve belirginleştirilmeli, kirpiklerinizi taradıktan sonra rimeli iki kat sürmelisiniz.

Dudak

Dudaklarınızı çevrelemek için kalem kullanmak isterseniz ruj rengine uygun olmalı.

Rujunuzu fırça ile sürüp parlatıcı kullanabilirsiniz.

Güzel bir gün geçirmeniz dileğiyle…

Sebzeyle gelen sağlık

Akdeniz Diyeti yaz için en uygun diyettir. Bu mutfakta lezzet ile sağlık, mutfak kültürü ile dengeli beslenme doğal olarak birleşmiştir.Sebze, Akdeniz yemeklerinin önemli bir kısmını oluşturur, yıl boyu her mevsimde bol olan sebze sıkça yenilir. Yemek hazırlanırken mümkün olduğunca yiyeceğin doğallığını bozmadan pişirmeye özen gösterilir. Yemeklerde ağız tadı önemli olduğu kadar, görünüşüne de çok önem verilir ve göze hitap etmesi için doğal garnitürlerle (yeşil veya siyah zeytin, yeşil sebzeler, kuru üzüm kullanılır) süslenir.

Tüm dünyada yağı az (özellikle doymuş yağı), posası fazla, tuz oranı düşük olan tipik Akdeniz mutfağı sağlıklı beslenme olarak önerilmektedir.
Bu beslenme şekli kırmızı ete az yer verir; balık, tahıl sebze meyve ve lif ağırlıklıdır, zeytin ve zeytinyağı en önemli besindir; süt, yoğurt ve peynir protein kaynağı olarak balıkla birlikte yer alır.

Bu beslenme tipi kalp damar hastalıkları ve kansere karşı koruyuculukla uzun ve kaliteli bir yaşamın temel anahtarıdır.
Hastalıklardan da koruyor

Sebze ağırlıklı beslenen vejetaryenlerle, vejetaryen olmayanların karşılaştırıldığı bir araştırmada, total kolesterol, trigliserit, düşük dansiteli lipoprotein (LDL) vejetaryenlerde daha düşük bulunmuştur. Bu da vejetaryenlerin doymuş yağı az olan diyetle ve kolesterolü düşük besinlerle beslenmelerine bağlanmıştır.

Sebze tüketiminin fazla olmasıyla diyet posası ve vitamin mineral düzeyinin artması kişileri kanser (özellikle kolon kanseri), diabetus mellitus gibi birçok hastalığa karşıda korumaktadır.

2. gün Akdeniz Diyeti

SABAH

1 dilim tam çavdar ekmeği
50 gram lor peyniri
1 tatlı kaşığı zeytinyağı, kekik, pul biber, taze fesleğen domates, yeşilbiber, maydanoz şekersiz açık çay

Ara öğün
1 dilim karpuz

öğlen
1 kase mercimek salatası
1 dilim az yağlı beyaz peynir
1 dilim tam çavdar ekmeği

Ara öğün
1 dilim peynir
2 kepekli grissini
5 yeşil zeytin

AKŞAM

6 çorba kaşığı zeytinyağlı kabak yemeği
3 çorba kaşığı bulgur pilavı cacık veya ayran

Ara öğün
1 şeftali
10 fındık
GÜNÜN TARİFİ:

Mercimek salatası

Mercimeği bir gün önceden ıslatın ve ertesi gün haşlayıp soğutun, dilediğiniz tüm yeşillikler, taze veya kurutulmuş domates, kuru nane, kekikle geniş kapta salata hazırlayın. 6 çorba kaşığı haşlanmış mercimek, 2 tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyin.

Kısa günün kârı Mercimek, içerdiği lifler sebebiyle tok tutar ve bitkisel protein kaynağıdır, hayvansal protein olan peynir ile daha dengeli bir öğün geçirmiş olacaksınız, afiyet olsun.

DİYETİ UYGULARKEN

Gün boyunca 4-5 fincan açık ve şekersiz siyah çay, daha fazla miktarda şekersiz bitki çayı ile en fazla 2 fincan kahve içilebilir.

Su tüketimi kadınlar için günlük en az 8 -10 bardak, erkekler için ise en az 10-12 bardak olmalıdır. Gerekli durumlarda alkol tüketimi kadın için haftada 2-3 kadeh erkek için 4-5 kadeh ile sınırlandırılmalı ve şarap tercih edilmelidir.

Salatalara 1 tatlı kaşığı zeytinyağı yeterlidir. 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile 5 adet zeytin değişebilir.

Sebze yemeklerinde 1 kg için 2 çorba kaşığı zeytinyağı kullanılmalıdır, yasak sebze yoktur tüm sebzeler tüketilebilir (patates ekmek yerine geçer sebze olarak düşünülmemelidir). Gün içinde istenildiği kadar salatalık, domates, marul yaprağı yenilebilir.

Dilara Koçak / Milliyet

GEBELİK NASIL OLUŞUR

Gebelik Nedir?
Gebelik, kadın üreme hücresi olan yumurta ile, erkek üreme hücresi olan spermin kadın üreme organlarının bir parçası olan kanallarda karşılaşarak, spermin yumurtayı döllemesi sonunda yeni bir canlının, yani bebeğin oluşmasıdır.

Gebelik, normal bir fizyolojik olaydır.
Ancak, gebelik olayında hemen hemen bütün vücut sistemleri etkilenir. Bu nedenle; gebelikte izlemenin, yani doğum öncesi bakımın önemi çok büyüktür.
Gebeliğin Oluşumu

Gebe kalmak için en uygun zaman, iki adet kanamasının ortalarına rastlayan günlerdir. Bu günlerde kadının yumurtalıklarından bir tek yumurta atılır ve bu yumurta hücresi iki gün yaşar. Bu nedenle, kadın, iki adet kanamasının yaklaşık ortalarına rastlayan yumurtlama gününün 3 gün öncesi ve 2 gün sonrasında gebe kalabilir.

Cinsel ilişki sırasında kadının haznesine boşalan erkek tohum hücreleri (spermler), hazneden rahim içine doğru hareket ederler. Kadının yumurtasıyla tüplerde karşılaşırlar. İçlerinden bir tanesi yumurtayı dölleyebilir. Erkek tohum hücrelerinin (spermlerin), kadın vücudunda yaşama süreleri yaklaşık 3 gün olduğundan bu süre içerisinde bir daha cinsel ilişki olmasa da yumurta döllenebilir.

Döllenmiş yumurta değişmeye başlar ve tüplerde ilerleyerek 5-6 gün içinde rahmin içine gelir, rahmin kalınlaşan iç tabakasına yerleşir, sonra bu tabakaya gömülerek gelişmesini sürdürür.

Yumurtanın döllenmesi ve rahmin içine yerleşmesi, adet görmeyi durdurur. Gebelikle ilgili değişiklikler ortaya çıkmaya başlar. Rahim yumuşar ve giderek büyür.

BEBEK YAPMAK İÇİN ÇOK SEKS YAPMAK ŞART MI?

Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Sağlığı Direktörü Prof. Dr. Aydın Arıcı ve Fertijin Kadın Sağlığı Merkezi’nin Direktörü Op. Dr. Seval Taşdemir, doğurganlık için kadın ve erkek nasıl seks yapmalı konusunu tartıştı.

Prof. Dr. Aydın Arıcı: “Her gün ilişkiye girmeyin, baba olma şansınız düşer”

Çocuk isteyen çiftler ne sıklıkta ilişkiye girmeli?
Çiftlerin hamilelik mucizesini gerçekleştirme şansı her ay yüzde 30′dur. Tabii ki düzenli ilişki kurmak kaydıyla… Düzenli demek, her fırsatta ilişki demek değil. Bir gün arayla ya da iki-üç günde bir, bu işin kararıdır. Yani her ilişkiden sonra bir gün tatil!

Her gün ilişkiye girerlerse ne olur?
Çok sık ilişkiye girildiği taktirde meninin hacmi ve sperm sayısı azalır.

Sekse çok ara vermek spermleri güçlendirir mi?
Çok ara vermek de sorun yaratır. İki hafta hiç ilişkiye girmedikten sonra gerçekleşen ilişkide, çıkan sperm sayıları yüksek olsa bile hareketlilik düşer.

Ayın hangi dönemleri çiftler için şans artıyor?
28 günde bir adet gören kadında 14. gün yumurtlama günüdür. Dolayısıyla 10. günden itibaren gün aşırı ilişki olması, hamilelik şansını en çok artıran tempodur.

Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere önerilen pozisyonlar oluyor mu?
Bir kere kadının rahminin pozisyonu önemlidir. Kadının üstte olduğu pozisyonda hamile kalmak daha zordur. Hamilelik isteniyorsa kadının kalça altına yastık koyması bile önerilebilir.

Doğurganlığı artıran yiyecekler var mı?
Organik gıdaları tavsiye ediyorum. Yenilecek gıdalar iyi yıkanmalı, sigaradan uzak kalınmalı. Çünkü günde bir paket sigara içenlerin menopozu üç yıl erkene çekiliyor, iki paket içenlerin ise beş yıl.

Kadın ve erkeğin ilişki öncesi yapmaması gereken birtakım şeyler var mı?
Çok sıcak banyo sperm üretimini azaltır. Çünkü testis ısıya hassastır. Özellikle sperm sayısı sınırda olan kişilerde zararlıdır.

Dr. Seval Taşdemir: “Köylerde her gün ilişkiye girenlerin sağlıklı çocukları var”

Çocuk isteyen çiftler ne sıklıkta ilişkiye girmeli?
Hamilelik için çiftlere haftada iki üç kere ilişkide bulunmalarını öneririz. Ama asla bir sınırlandırma da getiremeyiz, ilişki spontan olmalıdır. Sonuçta ilişki sıklığı anne baba olma şansını büyük ölçüde etkilemez.

Her gün ilişkiye girerlerse ne olur?
Hiçbir şey olmaz. Köylerde her gün ilişkiye giriyorlar, sağlıklı çocukları oluyor. Günlük ilişkiler her zaman sperm sayısını düşürmez.

Sekse çok ara vermek spermleri güçlendirir mi?
Günü geliyor çok ender, hatta yılda bir kez ilişkiyle bile insanlar çocuk sahibi olabiliyorlar.

Ayın hangi dönemleri çiftler için şans artıyor?
Sperm, kadının genital organlarında bir süre yaşar. 14. gün en riskli gün olarak söylense de bazen 20. günlere kadar gebelik riski sürer. Bu nedenle takvim metodu hiçbir zaman doğum kontrol yöntemi olarak işe yaramaz. Bu metodu kullananlar kazaya kurban giderler.

Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere önerilen pozisyonlar oluyor mu?
Pozisyonlar da çok önemli değildir. Yalnızca ilişkiden sonra bizim toplumumuzda vajinal duş çok yaygın, bunu önermiyoruz. Enfeksiyona davetiye çıkarıyor.

Doğurganlığı artıran yiyecekler var mı?
Tek yönlü beslenmenin yumurtlama üzerinde kötü etkisi var. Vejetaryenlerde kısırlık oranı yüksektir. Hayvansal proteinlerden de alınması şart.

Kadın ve erkeğin ilişki öncesi yapmaması gereken birtakım şeyler var mı?
Alkolün spermler üzerinde toksit etkisi vardır. Vajinal duşu, özellikle hamilelik beklenen ilişkilerde önermiyoruz.

TÜP BEBEK TEDAVİSİ NASIL YAPILIR ?

In vitro fertilizasyon (Tüp bebek)

Kadının yumurtalıkları uyarıldıktan sonra yumurtalar toplanır. Erkeğin spermleri ile aynı kaba konarak döllenmeye bırakılır. Oluşan embryolar kadının rahimine 2-3 gün içinde yerleştirilir. Tüp bebek işlemi, tüplerin tıkalı olduğu, erkek infertilitesinde ve önceki başarısız IUI denemeleri sonrası tercih edilir. Yumurtalıklar yumurta elde etmek için uyarılır. Önce gonadotropin salgılayıcı hormon (GnRH) analoğu 8-10 gün verilir. Sonrasında günlük human menopozal gonadotropin (HMG) veya follikül uyarıcı hormon (FSH) enjeksiyonu ile yumurtalıklarda çok sayıda follikül gelişimi sağlanır. Yaklaşık 8 gün sonrasında ultrason ile folliküllerin sayısı ve büyüklüğü ölçülür. 1-2 follikül 18 mm çapa ulaştığında human korionik gonadotropin enjeksiyonu yapılır. Yumurta toplama işlemi 36 saat sonraya planlanır.

Yumurtalar transvajinal ultrason eşliğinde toplanır. Ultrason folliküllerin görüntülenmesine ve iğnenin follikül içine doğru itilerek içinde yumurtayı içeren sıvının aspire edilmesine yardımcı olur. Sıvı laboratuvar personeli tarafından incelenir ve yumurta bulunursa inkübatöre konulur. Bu işlem tüm folliküller için yapılır. Yumurta toplama işlemi sırasında ya da hemen sonrasında erkekten alınan menide en kaliteli spermlerin ayrımı yapılır. Yumurta toplamadan yaklaşık 5 saat sonra yumurta ve sperm aynı kapta inkübatöre yerleştirilir. Ertesi gün yumurtalar normal döllenmenin olup olmadığın araştırılması için incelenir. Döllenmiş yumurtalar inkübatörde embryo oluşması için bırakılır. Yumurta toplamadan 2-3 gün sonra özel bir kateter aracılığıyla embryolar kadının rahmine yerleştirilir. Takip eden üç hafta hormon tedavileri verilir, sonrasında gebelik testi yaptırılır. Transferi yapılmayan embryolar dondurularak sonraki uygulamalar için ayrılır.

Intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu ( Mikroenjeksiyon)

Tek bir spermin direk olarak yumurtanın sitoplazması içine enjekte edilmesidir. Şiddetli erkek infertilitesi ve önceki konvansiyonel tüp bebek işlemlerinde zayıf veya tam döllenme kusuru olan hastalardaki tedavi seçeneğidir. Yumurtalar aynı tüp bebek işleminde olduğu gibi uyarılır. Yumurtaların dışındaki hücreler soyularak bir damlacık içine yerleştirilir ve sperm de başka bir damlacığa yerleştirilir. Sperm ejakülasyon ile veya şiddetli durumlarda testisten veya epididimden mikrocerrahi teknikleri ile elde edilebilir. Yumurta, tutucu pipet ile sabitlenir. Mikroenjeksiyon pipeti ile bir sperm aspire edilir ve dikkatlice yumurtanın sitoplazmasına enjekte edilir. Bu işlem tüm yumurtalara yapılır. Yumurtalara daha sonra inkübatöre yerleştirilir ve ertesi sabah döllenme açısından kontrol edilir. Döllenmiş yumurtalar daha sonra 24-48 saat daha gelişmeye bırakılır. Sonrasında ince kateterle rahim içine yerleştirilir. Sonraki iki hafta içinde hormonal destek tedavisi geliğin devamı için verilir.

Mikrocerrahi epididimal sperm aspirasyonu (MESA)

Testiküler sperm ekstarksiyonu (TESE)

MESA epididimden spermin aspirasyon ile elde edilmesidir. TESE testisten biyopsi ile spermin elde edilmesidir. Sperm genital yolda düzeltilemeyen bir hasar sonucu ilerleyemediğinde mikrocerrahi teknikle epididimden veya testisten elde edilebilir. Doğuştan vas deferens yokluğunda (CAVD) diğer endikasyondur. Kadının yumurtaları toplandığı zaman içinde erkek ufak cerrahi bir işlem geçirir. TESE/MESA işleminde elde edilen testis dokusunda/epididim sıvısında sperm hücreleri aranır. Varlığında ICSI ile yumurtalara enjekte edilir.

Sperm dondurma ve çözme

Sperm, erkek örnek vermesi istenildiğinde güçlük çıkacağı durumlarda dondurulur. Eğer sperm mikrocerrahi teknikleri ile elde edilmişse fazla sperm invazif işlemi tekrarlamamak için dondurulur. Kanser nedeniyle kemoterapi ya da radyoterapi planlanan hastalarda sperm dondurulabilir. Masturbasyon, testiküler biyopsi veya mikrocerrahi epididimal sperm aspirasyonu ile elde edilen sperm krioprotektan ile birlikte ince pipetlerde sıvı nitrojen içine -196ºC sıcaklıkta konulur. Bu istenilen zamanda çözülerek krioprotektan ayrılarak yardımcı üreme işlemleri için kullanılabilir.

Embryo dondurma

Sıvı nitrojen içinde ileri tarihte kullanılmak üzere embryoların dondurulmasıdır. Embryo transferi sonrası arta kalan embryolar dondurularak saklanır. Eğer hasta gebe kalamazsa sonraki denemelerde bunlar çözünerek transfer edilebilir. Fazla embryolar krioprotektan ile beraber çubuklara aspire edilir ve yavaşça -196ºC ye dondurularak sıvı nitrojene konulur. Embryo tranferi planlandığında tranfer gününden bir gün önce ya da transfer günü bunlar çözünür ve yaşam ve gelişmeleri değerlendirilir; sonrasında transfer gerçekleştirilir.

KISIRLIK TEŞHİSİ NASIL KOYULUR ?

KADININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Yapılması mutlaka gerekli olan tetkikler
Öngörüşme, Jinekolojik muayene ve ultrasonografi: Kısırlık nedeni olabilecek hormonal yapıya ait ipuçları araştırılır (kilo, kıllanma, memelerden süt gelmesi, büyümüş tiroid bezi vs.), üreme sistemi, yumurtalıklar ve rahim ultrasonafi yardımı ile değerlendirilir. Üreme organlarına ait enfeksiyonlar, bu sistemin yapısal bozukluklarının bir kısmı , rahime ait miyom polip gibi urlar ve rahim için tabakasının(endometrium) özellikleri, yumurtalıkların yapısı, kistleri teşhis edilebilir.

Kadında hormon tetkikleri: FSH, LH, PRL, TSH, E2

HSG (Histero-salpingo-grafi, Rahim kanallarının filmi) : Rahim ağzından verilen ilaçlı maddenin rahim boşluğunu doldurup kanallardan geçerek karın boşluğuna dağılışı bir dizi röntgen filmi ile tespit edilir. HSG olarak adlandırılan bu tetkik rahim kanallarının geçirgenliği hakkında bilgi verir ve rahim boşluğunun şekil bozuklukları ve yer kaplayan oluşumlarının tanınmasını sağlar. Kanalların her ikisinin de tıkalı olması kesin kısırlık nedenidir ve tüp bebek yapılmasını gerektirir. kanallardan bir tanesi açık diğeri kapalı ise gebe kalma şansı azalmakta, kısırlık ihtimali daha da artmaktadır. Bu gibi durumda aşılama tedavisi kadının yaşına, evlilik yılına, sperm analizine göre değerlendirilip, gerekirse tüp bebek yapılabilir.

Gerektiğinde yapılabilecek tetkikler:

Rahim boşluğunun değerlendirilmesi (Hidro-sonografi): Rahim ağzından verilen sıvının ultrason kontrolu altında rahim boşluğunu doldurması izlenerek, rahim içinde yer kaplayan oluşumlar tesbit edilebilir. Bu yöntem ile rahim içi dokunun gelişme durumu, polip, miyom gibi oluşumlar tesbit edilmektedir.

Laparoskopi: genel anestezi altında göbek altından 1 cm’lik bir kesi ile karın boşluğuna girilip optik bir sistem aracılığı ile karın içinin gözlenmesidir. Yumurtalık ve rahim kanallarının yapısal ilişkilerinin araştırılması, karın içindeki endometriozis odaklarının tespiti, ve gerektiğinde bazı cerrahi müdahalelerin açık ameliyata geçmeden yapılabilmesi için önerilebilir. Ancak gerekirse yapılmalıdır.

Histeroskopi: rahim içini ilgilendiren bir problemden şüphelenildiğinde uygulanır. Rahim kanalından rahim boşluğuna doğru ilerletilen bir optik sistem ile görüntü alınıp, cerrahi olarak problemin giderilmesini sağlamak üzere önerilen bir yöntemdir. Ancak gerekirse yapılmalıdır. Bu yöntemle, rahim içi direkt görülebilir, buradaki dokudan biyopsi, miyom veya polip gibi oluşumlar alınabilir.

ERKEĞİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sperm tetkiki: 3-4 günlük cinsel perhizden sonra mastürbasyon yoluyla verilen sperm, sayı, hareket özelliği ve yapısal durum bir çok yönden değerlendirilir. Sperm yıkama işlemi ile dölleme yeteneğinin arttırılması açısından sağlanan fayda araştırılır.

Muayene: Sperm tetkikinde tespit edilen soruna göre testislerin durumu değerlendirilir, varikosel, enfeksiyon gibi problemler araştırılır.

Erkekte hormon tetkikleri: FSH, LH, TESTOSTERON, FREE TESTOSTERON, PRL, TSH .

KÜRTAJ

Toplumda kürtaj olarak isimlendirilen tıbbi müdahale, çiftlerin arzulamadığı bir gebeliğin ilk safhalarında, rahim yoluyla ceninin ve rahmin iç yüzeyinin alınmasından oluşan bir çeşit tıbbi operasyondur. Diğer ameliyatlarda olduğu gibi, kürtaj da az da olsa risk taşır. Bu ameliyat sırasında anestezi uygulanıyorsa, bunun da ayrı riskleri olabilir. Kürtaj, sürekli yapılacak uygun bir doğum kontrol yöntemi kesinlikle değildir. Hamile kalmak istemiyorsanız ve sürekli kürtaj gerekiyorsa, ilk olarak uygun bir doğum kontrol metodu kullanmanız gerekiyor. Hem bu konuda karar vermek hem de şu andaki durumunuzda kürtajın tehlikelerini ve gereğini gözden geçirmek amacıyla bir kadın doğum hastalıkları doktorundan yardım almalısınız.

Kürtaj Nasıl Yapılır?
Kadın muayene masasına yatırılır ve bölgesel ya da genel anestezi verilir. Hastaya lokal anestezi yapılmasına rağmen ağrı vereceği düşünülen müdahaleler varsa genel anestezi yöntemi uygulanmalıdır. Bu müdahale için yapılan genel anestezide, çoğunlukla ameliyatlarda kullanılan ilaçların tümü kullanılmaz bu sebeple anestezinin sonradan ortaya çıkabilecek yan etkileri oldukça azdır. Daha önce doğum yapmış kadınlarda bazen sadece lokal anestezi yeterli olabilir. Müdahale genellikle 10 dakika kadar sürer. Özel bir vakumlu enjektörle gebelikle ilgili dokular rahimden dışarı alınır.

Kanunla belirtildiği gibi küçük hamileliklerde bu işlem sorunsuz olarak yapılabilir. Genel anestezi kullanılmışsa hasta yaklaşık 15 dakika içinde kendine gelir. Lokal anestezi kullanıldığı durumlarda ise hasta hemen ayağa kalkabilir. Hasta kendini iyi hissettiği anda eve gidebilir. Hasta evde en az 12 saat dinlenmeli ve 15 gün kadar eşiyle birlikte olmamalıdır. Doktorunuz büyük olasılıkla sizi kontrole çağıracaktır, bu kontrolü kesinlikle aksatmayın.

GEBELİĞİN SONA ERDİRİLMESİ İLE İLGİLİ KANUNLAR

Gebeliğin sonlandırılmasıyla alakalı usul ve esaslar yasal olarak düzenlenmiştir. Söz konusu yasada yer alan ve hastaların bilgi sahibi olmalarında yarar görülen maddeler aşağıda verilmiştir.

MADDE 5: Gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı taktirde istek üzerine rahim tahliye edilir.

Gebelik süresi, on haftadan fazla ise rahim sadece gebelik, anne adayının yaşamını tehdit ettiği ya da edeceği veya doğacak bebek ile onu takip edecek nesiller için ağır maluliyete neden olacağı hallerde doğum ve kadın hastalıkları uzmanı ve ilgili daldan bir uzmanın objektif bulgulara dayanan gerekçeli raporları ile tahliye edilir.

Çok acele müdahale edilmediği durumda hayatı ve hayati organlardan birisini tehdit eden acil hallerde durumu tespit eden yetkili hekimce gerekli müdahale yapılarak rahim tahliye edilir. Ancak hekim bu müdahaleyi yapmadan önce veya mümkün olmadığı hallerde müdahaleden itibaren en geç yirmi dört saat içinde müdahale yapılan kadının kimliği, yapılan müdahale ile müdahaleyi icabettiren gerekçeleri illerde Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüklerine, ilçelerde Hükümet tabipliklerine bildirmeye zorunludur.

Acil müdahale hallerini nelerden ibaret olduğu ve yapılacak ihbarın şekil ve mahiyeti ile sterilizasyon ve rahim tahliyesini kabul edenlerden istenecek izin belgesinin şekli ve doldurulma esasları, bunların yapılacağı yerler, bu yerlerde bulunması gereken sağlık ve diğer koşullar ve bu yerlerin denetimi ve gözetimi ile ilgili hususlar çıkarılacak tüzükte belirtilir.

GEBELİĞİN SONA ERDİRİLMESİNDE İZİN:

MADDE 6: 5. maddede belirtilen müdahale, gebe kadının iznine, küçüklerde küçüğün rızası ile velinin iznine, vesayet altında bulunup da reşit veya mümeyyiz olmayan kişilerde reşit olmayan kişinin ve vasinin rızası ile birlikte sulh hakiminin izin vermesine bağlıdır. Ancak akıl maluliyeti nedeni ile şuur serbestisine sahip olmayan gebe kadın hakkında rahim tahliyesi için kendi rızası aranmaz. 5. maddenin birinci fıkrasında belirtilen ve rızaları alınacak kişiler evli iseler, eşin de rızası gerekir.

Veli veya sulh mahkemesinden izin alma zamana ihtiyaç gösterdiği ve derhal müdahale edilmediği taktirde hayatı veya hayati organlardan birisini tehdit eden acil hallerde izin şart değildir.

ÇOCUK DÜŞÜRME VE DÜŞÜRTME CÜRÜMLERİ:

MADDE 468: Bir kadının rızası olmaksızın çocuğunu düşürten kimseye 7 yıldan 12 yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

Gebeliğin süresi on haftadan uzun olan bir kadının rızasıyla tıbbi nedenler mevcut olmadan çocuğunu düşürten kimseye 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilir. Çocuğunu düşürmeye rıza gösteren kadına da aynı ceza verilir.

Birinci fıkrada yazılı fiil; kadının ölümüne neden olmuşsa faile 15 yıldan 20 yıla ve bedeni bir zarara neden olmuşsa 8 yıldan 12 yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

İkinci fıkrada yazılı fiil; kadının ölümüne neden olmuşsa faile 5yıldan 12 yıla ve bedeni bir zarara neden olmuşsa 3 yıldan 8 yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

Gebe sanılan bir kadın üzerinde rızası olmaksızın çocuk düşürme amacıyla bazı fiillerde bulunan kimse kadının ölümüne veya bedeni zararına sebep olmuşsa 452. ve 456. maddeler hükümlerince cezalandırılır.

Gebelik süresi on haftadan fazla olan çocuğunu isteyerek düşüren kadına 1 yıldan 4 yıla kadar ağır hapis cezası verilir.

Madde 470: Rahim tahliye etme yetkisi olmayan bir kimse, gebelik süresi on haftadan az olan bir kadının rızasıyla düşük yaptırdığı taktirde 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Fiil kadının ölümüne veya bedeni bir zararına sebep olmuşsa, fail ayrıca 452. ve 456. maddeler hükümlerince cezalandırılır.

Tahliye etme yetkisi olmayan bir kimse 468. maddenin 1. 2. 3. ve 4. fıkralarında öngörülen fiilleri işlediği taktirde cezası 1/3 oranında arttırılır.

Rahim tahliye etme yetkisi olmayan bir kimse; gebe sanılan bir kadına çocuğunu düşürtmek için ilaç, gereç tedarik eder veya gebe sanılan bir kadın üzerinde rızası olmaksızın çocuk düşürme amacıyla bazı fiillerde bulunur ve kadının ölümüne veya bedeni zararına sebep olursa, 452. ve 456. maddeler hükümlerince cezalandırılır. Fiil kadının rızasıyla işlenmiş ise ceza 1/3 oranında indirilir.

RAHİM TAHLİYESİNİN YÜRÜTÜLMESİ VE DENETLENMESİNE İLİŞKİN TÜZÜK:

ON HAFTAYI GEÇMEYEN GEBELİKLERDE RAHİM TAHLİYESİ:

MADDE 3: Gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar kadının sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı taktirde istek üzerine rahim tahliye edilir.

Rahim tahliyesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarınca yapılır.

Ancak bakanlıkça açılan eğitim merkezlerinde kurs görerek yeterlik pratisyen hekimler kadın hastalıkları uzmanının denetim ve gözetiminde menstrüel regülasyon yöntemiyle rahim tahliyesi yapabilirler.

MADDE 4: On haftayı geçmeyen gebelikte rahim tahliyesini, a) kadın hastalıkları ve doğum uzmanı mesleklerini uyguladıkları yerlerde, b) pratisyen hekimler menstrüel regülasyon yöntemiyle resmi tedavi kurumlarında yaparlar

Anestezi gerektiren tahliyeler ise, anestezi uygulanabilen resmi tedavi kurumlarıyla özel hastanelerde yapılır.

On haftayı geçmeyen gebelikte rahim tahliyesinin yapılacağı resmi tedavi kurumlarıyla özel hastanelerde ve kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının muayenehanelerinde, tüzüğe ekli (1) sayılı listede yer alan araç ve gerecin bulunması zorunludur.

SAYILI LİSTE (1)

On haftayı geçmeyen gebeliklerde rahim tahliyesinin yapılacağı resmi tedavi kurumları, özel hastaneler ve kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının muayenehanelerinde bulunması zorunlu araç ve gereçler: 1) Menstrüel regülasyon ve diğer küretaj setleri, 2) Otoklav ve elektrikli sterilizatör, 3) Uterotonikler, kanama durdurucu ilaçlar, intravenöz sıvı seti, enjektör, steril eldiven vb. diğer tıbbi araç ve gereç, 4) Rahim tahliyesinden sonra hastaların dinleneceği yataklar, 5) Elektrikli ya da elektriksiz vakum aspiratör.

ON HAFTAYI GEÇEN GEBELİKTE RAHİM TAHLİYESİ:

MADDE 5: Gebelik süresi on haftayı geçen kadınlarda, rahim tahliyesi yapılamaz.

Bu durumdaki kadınlarda, ancak, tüzüğe ekli (2) sayılı listede saylan hastalıklardan birinin bulunması halinde ve kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından rahim tahliyesi yapılabilir. Hastalığın kadın hastalıkları uzmanıyla bu hastalığın ilişkin olduğu uzmanlık dalından bir hekimin birlikte hazırlayacakları, kesin klinik ve laboratuvar bulgulara dayanan, gerekçeli raporlarla sunulması zorunludur.

Rahim tahliyesi yapan hekim, bu raporu, ameliyenin sonucuyla birlikte en geç bir hafta içinde, illerde Sağlık Müdürlüklerine, ilçelerde Hükümet Tabipliklerine göndermek zorundadır. Bu raporlar il sağlık müdürlüklerinde toplanır.

SAYILI LİSTE (2)

On haftanın üzerindeki gebeliklerde rahim tahliyesini gerektiren kadının hayatını ya da hayati organlarından birini tehdit eden ya da çocuk için tehlikeli olan hastalıklar ve durumlar:

A) Kadın Hastalıklarına Bağlı Olan Nedenler: 1) Daha önceki majör uterin harabiyet ve hasarları: a) Sezaryen ameliyatı b) Myomektomi c) Uterus rüptürü d) Geniş perforasyon e) Geçirilmiş vajinal plastik operasyonlar 2) Rekürren preeklmpsi-eklampsi 3) İzoimmünizasyon 4) Mole hidatiform

B) Ortopedik Nedenler: 1) Osteogenezis imperfekta 2) Ağır kifoskolyoz 3 Doğumu güçleştiren osteomyelit 4) Faaliyet halinde bütün mafsalları ilgilendiren osteoartiküler hastalıklar

C) Kan hastalıklarına bağlı nedenler: 1)Lösemi 2)Kronik anemiye neden olan hastalıklar 3) Lenfomalar 4) Pıhtılaşma defektleri 5)Hemolitik sarılıklar 6)Agranülositozis 7) Tromboembolik hastalıklar 8) Hemoglobinopatiler ve thalasemia sendromları ( ağır klinik ve hematolojik bozukluğa neden olan) 9) Gamaglobulinopatiler

D) Kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları: 1) Doğumu engelleyen konjenital ve akkiz kalp hastalıkları 2) Kalp yetmezliği, perikardit, myokardit, myokard enfarktüsü, aşikar koroner yetmezliği, arteryal sistem anevrizmaları 3) Ağır tromboflebitler ve lenfatik sistem hastalıkları 4) Ağır bronşektaziler 5) Solunum fonksiyonlarını bozan kronik akciğer hastalıkları

E) Böbrek hastalıkları: 1) Akut ve kronik böbrek yetmezlikleri

F) Göz hastalıkları: 1) Dekolman 2) Renal hipertansif ve diyabetik retinopatiler

G) Endokrin ve metabolik hastalıklar: 1) Feokromasitoma 2) Adrenal hiperfonksiyon ya da yetmezliği 3) Kontrol altına alınamayan hipo-hipertiroidi 4) Paratiroid hiperfonksiyon ya da yetmezliği 5) Ağır hipofiz hastalıkları

H) Sindirim sistemine bağlı nedenler: 1) Gebeliğin devamını engelleyen sindirim sistemi hastalıkları

İ) İmmünolojik nedenler: 1) İmmün yetmezliği hastalıkları 2) Kollajen doku hastalıkları

J) Bütün malign neoplastik hastalıklar

K) Nörolojik nedenler: 1)Grand mal epilepsi 2)Multiple scleroze 3) Müsküler distrofi 4) Hemipleji ve parapleji 5) Gebeliğin devamını engelleyen ağır nörolojik hastalıklar

L) Ruh hastalıklarına bağlı nedenler: 1) Oligofreni 2) Kronik şizofreni 3) Psikoz maniac depresif (PMD) 4) Paranoya 5) Uyuşturucu bağımlılıkları ve kronik alkolizm

M) Enfeksiyon hastalıkları: 1) Teratojen intrauterin enfeksiyonlar a) kızamıkçık b) toksoplazmozis c) sitomegalovirüs d) Herpes virüs gurubu hastalıklar 2) Cüzzam 3) Sıtma 4) Frengi 5) Brusella ve diğer ağır kronik enfeksiyonlar

N) Konjenital nedenler: 1) Marphan sendromu 2) Mesane ekstrofisi 3) Down sendromu 4) Sakat çocuk doğurma ihtimali yüksek diğer herediter hastalıklar 5) Gonadlara zararlı röntgen ışını ve ilaç 6) Teratojenik ilaçlar 7) Nörofibromatozis

ON HAFTAYI GEÇEN GEBELİKTE RAHİM TAHLİYESİNİN YAPILACAĞI YERLER VE BURALARDA BULUNMASI GEREKEN KOŞULLAR:

MADDE 6: On haftayı geçen gebelikte rahim tahliyesi, resmi yataklı tedavi kurumlarıyla özel hastanelerde yapılır.

Gebeliğin onuncu haftasından sonra rahim tahliyesi yapılacak yerlerde bulunması zorunlu araç gereç ve personel: 1) Ameliyathane ve anestezi araç ve gereçleri 2) Sezaryen yapmak için gerekli tıbbi ve cerrahi malzeme 3) İntraamniyotik hipertonik solüsyon vermek için gerekli araç gereç 4) Küretaj seti 5) Elektrikli ya da elektriksiz vakum aspiratör 6) Otoklav ve elektrikli sterilizatör 7) Uterotonikler kanama durdurucu ilaçlar, intravenöz sıvı seti, enjektör, steril eldiven vb. diğer tıbbi araç ve gereç. 8) Anestezi uzmanı veya teknisyeni 9) Gerekli diğer ameliyathane personeli 10) Canlandırma araç ve gereçleri

ACİL HALLERDE RAHİM TAHLİYESİ:

MADDE 7: Derhal müdahale edilmediği taktirde kadının hayatını ya da hayati organlarından birini tehdit eden acil hallerde rahim tahliye edilir. Bu durumda rahim tahliyesi kadın hastalıkları ve doğum uzmanınca yapılır.

RAHİM TAHLİYESİNİ GEREKTİREN ACİL HALLER:

MADDE 8: Rahim tahliyesini gerektiren acil haller şunlardır:

a) Servikal internal os kapalı olsa bile kadının yaşamını tehlikeye sokacak ölçüde vajinal kanamalar,

b) Servikal internal osun açık olduğu haller,

c) Uterustaki gebelik ürününün bir bölümünün düştüğü ve kanamanın devam ettiği haller ya da enfeksiyon tehlikesi.

NE KADAR ZAMANDA HAMİLE KALINIR ?

Çiftler genelde hamile kalmamak için büyük çaba sarf ederler ve çeşitli yöntemlere başvururlar. Ancak bir bebek sahibi olmaya karar verdikleri an şaşırtıcı gerçekle karşılaşırlar. Bu şudur; aslında bir aylık adet periyodunda hamile kalabileceğiniz zaman 4 gün kadar kısa bir zaman dilimidir. Bu kısa zaman dilimi döllenmeye hazır olgun bir yumurtanın yumurtalığınızdan atılarak tüplerden rahme geçişine kadar olan zaman dilimini kapsar. Eğer bu 4günlük kısa dönemde yumurta döllenmezse adet kanamanız başlar.

Bu sebepten dolayı hamilelik şansınızı arttırmak için tam bu kısa yumurtlama döneminde ilişkiye girmeniz gerekir. Peki siz bu döneminizi nasıl belirleyebilirsiniz? Bunun için değişik metotlar vardır. İlk olarak adet günlerinizin tarihini kaydederek kendi adet takviminizi oluşturabilirsiniz. Özellikle düzenli adet gören hanımlarda bu çok işe yaramaktadır. Normalde kadınların adet dönemleri 24-36 gün arasında değişmektedir. Bir sonraki adet döneminin tahmini başlangıcından 14 gün evveline gidildiğinde iki gün öncesini ve iki gün sonrasını alarak bu dört günlük zaman dilimini bulursunuz. Bu dört gün içinde bulunduğunuz adet döneminin ortalarına denk gelir.

Doğum kontrol yöntemi kullanmayan ve haftada 2-3 kez düzenli ilişkiye giren çiftlerin ilk yıl içinde hamilelik başarı oranları %80’dir.%10-15’i ise ikinci yılda başarıya ulaşırlar. Ancak ilk bir yıl içinde hamile kalamayanların kısırlık açısından tetkik edilmesi doğru olur.

ADET DÜZENSİZLİĞİ

Adet dönemleri kısa süren kadınların dikkate alması gereken luteal faz yetmezliği (periyodun ikinci döneminin kısa sürmesi) kısırlık sebebi olabiliyor.

Normalde 28 günde bir adet görmesi gereken bir kadın, 14. günden sonra (yumurtlama günü) 28 günü tamamlamadan tekrar adet görüyorsa luteal faz yetmezliği durumu ile karşı karşıya demektir.

Luteal faz (periyoyodun ikinci dönemi); adet döngüsünde yumurtlama olduktan sonra diğer adetin başlamasına kadar geçen süredir. Adetin ikinci döneminin kısa sürmesi sık görülen, zor farkedilen fakat tedavisi kolay bir durumdur. Rahimin içini döşeyen dokunun doğru zamanda doğru yerde olmaması halidir. Bebeğin rahime yerleşmesi, rahimin içini döşeyen dokunun zamanlaması ile çok ilgili olduğu için yumurtlama zamanından sonraki döneminin kısalığı gebeliğin gerçekleşmesi ve devamlılığını sürdürmesini etkileyebilir.

İdeal bir adet döngüsünde vücut adet kanaması başlamadan birkaç gün önce Follikül uyarıcı hormon salgılamaya başlar. Bunun sonucu yumurta taşıyan follikül denilen kistler büyümeye başlar. Follikül yeterli olgunluğa ulaştıktan sonra LH ( Luteinize Hormon) salınımı başlar. Bu hormonla follikül çatlar ve içindeki yumurta tüplere doğru atılır. Çatlamadan sonra follikül yeniden daha yoğun bir sıvı ile dolar. Oluşan korpus luteum adındaki yapı adet döngüsünün ikinci yarısından itibaren progesteron hormonunun salgılanmasından sorumludur. Artmış progesteron seviyeleri rahimin içini döşeyen dokunun kalınlaşmasını ve damarlanmasını artırarak rahimi embriyonun tutunması için uygun hale getirir. Progesteron adet kanamasının erken başlamasını da önler. Normal bir adet döngüsünde korpus luteum ortalama 12 gün süreyle progesteron salgılar.
Luteal Faz Yetmezliğinde normal adet döngüsü birkaç yönden bozulabilir. Zayıf follikül gelişimi, korpus luteumun erken sonlanması, rahimin içini döşeyen dokunun progesterona uygun yanıt vermemesi luteal faz yetmezliğinin sebepleri arasında olabilir.

Luteal fazda vücut ısısının artışından progesteron sorumludur. Vücut ısısını takip eden hastalar vücut ısısının 12 gün süreyle yüksek kalmadığını farketmektedirler. Ayrıca bir sonraki adet döneminde adet kanamaları yumurtlama olduktan sonraki 12-14 günden daha önce olduğu farkedilebilir.

Luteal Faz Yetmezliğinden şüphelenildiğinde kan progesteron seviyesine yumurtlamadan yedi 7 gün sonra bakılır. Progesteron seviyeleri az olduğunda, tedavi genellikle dışarıdan progesteron takviyesi vermek şeklinde olmaktadır. Bununla birlikte, yetersiz folikül gelişimi de düşük progesteron seviyesine neden olabilir. Adetin ortasında follikülün boyutunu ultrason ile ölçmek ayrıca kan hormon seviyelerine bakmak gerekmektedir. Eğer folikül gelişimi normal ise, luteal fazda porogesteron desteği verilir. Eğer folikül gelişimi yetersiz ise, yumurtalıkları uyarıcı ilaçlar vermek gerekebilir. Bu sayede folikül gelişimi sağlanmakta ve daha kaliteli yumurta oluşabilmektedir.

Tanı için yapılan tetkikler;

Genellikle, tanı koymada kan progesteron seviyesi, luteal faz uzunluğu ve ultrasonografik takip kafi olabilmekteyken daha uzun süren hastalarda endometrial biyopsi gerekebilmektedir.
Normalde endometrial biopsiyi bir sonraki adetten bir iki gün önce almak gerekmektedir. Ayrıca bu adet döneminde hastanın gebe olmadığının anlaşılması da gerekmektedir.
İşlem sırasında ufak bir miktarda rahim içindeki doku patolojik inceleme için alınmaktadır. Doku seviyesinde incelendiği için, elde edilen bilgi çok önemlidir. Patalog, adetin o günü ile doku gelişiminin uygun olup olmadığını inceler. Eğer uygun ise, rahimin iç dokusunun siklus ile uyumlu olduğu belirlenir. Eğer iki günden fazla uygunsuzluk varsa, doku uyumlu değil denir.

Luteal faz yetmezliği sık görülen bir durum olup tanı konması oldukça kolaydır. Ayrıca, doğru tedaviye hemen cevap vermektedir. Dolayısıyla, bu işlemde en önemli nokta, gerçek nedenin belirlenmesi ve uygun tedavisinin planlanmasıdır.

Doğum Kontrol İlaçları Şişmanlatır mı?

18-20 yaş arasındaki genç kızların yüzde 70′i doğum kontrol ilacı kullanmaktadır. Oysa labaratuvar araştırmacıları, bu ilaçların şişmanlatıcı etkisi konusunda hayret veri­ci bir sessizliğe bürünmüşlerdir. Geçtiğimiz yıllarda kullanılan ilk kuşak doğum kontrol ilaçlarının kilo alımına yol açtığını inkâr etmek güçtür. Bu­gün kullanılan üçüncü kuşak doğum kontrol ilaçlarının ki­lo aldırma etkisi yoktur, özellikle de zaten zayıf olan genç kızlar üzerinde. Sadece bazen kulanımlarının ilk altı ayında 2 kg civannda bir artışa neden olduklan görülüyorsa da bu artışın nedeni fazladan yağ toplanması değil östrojen alımına bağ­lı olarak vücudun su tutmasıdır. Eğer kilo alımı ağır ağır oluşuyorsa o zaman daha dikkatli olmak gerekir. Çünkü bu durumda progesterm hormonunun anabolizan etkilerine bağlı olarak bir yağ birikimi söz konusu olabilir. Bu konuda, üçüncü kuşak doğum kontrol ilaçlarının bile fazla ensülin salgılatma riskinden bahseden bilimsel bil­gilere ulaşmak mümkündür. Öyle görünüyor ki, hali hazırda hiper ensülin, ensüline karşı direnç veya şişmanlık sorunu olan kadınlarda doğum kontrol ilacı kullanımı metabolik sorunları ağır laştır abiliyor. Bu yüzden de doktorlar bu tür yeni etkilerini göz önünde tuttukları için bazen üçüncü kuşak doğum kontrol ilaç­ları yerine ikinci kuşak ilaçları vermeyi uygun bulmakta­dırlar. Sonuç olarak Özellikle hali hazırda fazla kilo sorunu genç kızların doğum kontrol ilacı kullanma konusunda dikkatli olmaları yerinde bir uyarıdır. Kişinin ilaca karşı gösterdiği duyarlılıklar arasında kilo alımı da girer. 3 kilo­nun üzerinde bir kilo fazlalığı durumunda doktoru uyar­makta yarar vardır. Mantignac Yöntemi’nin uyulması gereken en önemli il­kelerden birisi, hiperensülinizmi azaltmaktır.
Öte yandan bu ilaçların ciltteki akne sorunlarını azalttı­ğını ve bazen de sadece akne tedavisi için verildiğini bili­yoruz.

İdeal kilonuzu nasıl hesaplarsınız?

1) Lorentz formülüİdeal kilo ~ (Boy uzunluğu cm-100) - {bo Eğer 1.70 boyundaysanız, 60 kg olmanız normaldir. Öte yandan eğer 1.50 boyundaysanız ideal kilo bu formüle gö­re 50 kg civarında çıkar ki, bu biraz aşırı sayılabilir.
2) BMI (Vücut Kütle İndeksi) veya Quetelet formülü
Bu formül, hesaplama bakımından daha ilginçtir. Günü­müzde de uluslararası düzeyde kabul edilmiştir.
Bu formül vücut ağırlığının (kilo olarak) boy uzunluğu­nun (metre olarak) karesine bölünmesi ile elde edilen iliş­kiye dayalıdır.
BMI= Ağrrlık/(Uzunluk)2 veya A
U2
Yukarıdaki formülü kilo ve boyunuza uyguladıktan sonra elde ettiğiniz sayı ile kendi BMI’nızın değerlendire­bilirsiniz.
- 20-23 arası BMI: Normal bir vücut ağırlığınız var.
- 24-30 arası BMI: Kilo fazlanız var.
- 30 ve üstü BMI: Şişmanlıktan söz edebiliriz.
Lorentz formülünün aksine, bu formül size “normallik” açılımı verir ve belirli bir kiloya odaklanmanızı önler.

Diyet Yapmadan Zayıflamanın Püf Noktaları

Diyet esnasında zararlı sayılan gıdaları hiç almamak, sonunda farklı bir biçimde geri teper. Yasaklı tatları daha da çok istemeye başlarsınız. Bu sebeple diyet yaparken kendinizi kontrollü bir biçimde ödüllendirmeniz ve yemek çeşitlerini değil, yemeklerin miktarı sınırlamanız daha doğru olacaktır.

Örneğin dondurma… Dondurma tüketirken, porsiyondaki kalori miktarına muhakkak bakın. Tükettiğiniz besin düşük kalorili olsun fakat tadı hiç de dondurmaya benzemeyen, sıfır yağlı ya da şekersiz bir şey olmasın.

Hiç değil, az!

Burada önemli olan bir defada ne kadar yediğinizdir. Her seferinde yalnızca yarım bardak yeter. Bu kurala sadık kaldığınız müddetçe, buzdolabınızda dondurma bulundurmanızda hiçbir zarar yoktur. Fakat sınırı aştığınızı fark ederseniz, bir müddet dondurma tüketmeyin, eve sokmayın. Evde bulunanları da bitirmeleri için çocuklara dağıtın.

Çikolatada da aynı kuralları uygulayın. Daha kontrollü ve sağlıklı olması için, çikolata kaplı fındık ya da bademli çeşitleri deneyin. Günlük çikolata tüketiminizi dört beş taneyle sınırlayın. Bu arada her gün birkaç siyah çikolatanın kanı sulandırma özelliğiyle kalp damar hastalıklarına iyi geldiğini de yeri gelmişken söyleyelim.

diyet2

Yasak koymayın!

Çocukların beslenmesi de sizin beslenmenizden hiç farklı değildir. Çocuklara sevdikleri bir yiyeceği yemeyi yasaklarsanız, dışarıda bir yerde onu bulur ve fazlasıyla ondan yerler. Onlara hiçbir besin için yasak koymayın fakat her şeyi de evde hazır bulundurmayın. Seçimler farklı yapılabilir. Örneğin kolalı içecekler, şeker ve cips eve almayın.

Aza olsa dışarıdaki yemeklerde ya da çocuğunuz arkadaşlarıyla birlikteyken, onun ne yiyeceğine kendisinin karar vermesine izin verin. Onlar için zararlı olduğunu düşündüğünüz yiyecekleri kendi harçlıklarıyla almalarını söyleyin. Unutmayın ki, küçük yaşlarda kazanılan sağlıklı beslenme alışkanlıkları çok daha kalıcı olur.

Pek çok hastam açık büfelerde, gittikleri davetlerde çok zorlandıklarını, kendilerini tutamadıklarını ve bunun sonucu olarak da kilo aldıklarını söyler. Bu durumlarda şöyle bir yöntem kullanabilirsiniz. Yemek esnasında girerek her şeyden sırayla almak yerine, önce bir servis edilenleri gözlemleyin. Böylece hem canınızın en çok istediklerini alırsınız, hem de diyet kurallarınıza uyabilirsiniz.

Zevk alın!

Söz gelimi tabağınıza öncelikle bolca salata koyun. Böylece diğer çeşitlere daha az yer kalacaktır. Tatlılara gelince; yemeye eğer size sunulanlar arasında meyve varsa yemeye öncelikle meyveyle başlayın.

Tatlı ihtiyacınızı bu şekilde törpüledikten sonra, buna rağmen hala canınız istiyorsa diğer tatlılardan alın. Her gün kalori saymayın veya yediklerinizin listesini yapmayın. Yediklerinizden zevk alın ve bunu yaşam biçimi haline getirmeye çalışın.

İyi yemek hayatın en öenmli tatlarından biridir. Sevdiğiniz her şeyden yiyin fakat bu yedikleriniz nefsinizi tatmin edecek oranda olsun. Tüm bunlara rağmen kilo almaya başlarsanız porsiyonlarınızı küçültün. Diyet anlayışınız kısıtlama olsun, yasaklama değil!

Bebek Gibi Bir Yüze Sahip Olun

Yüz için nemlendirici maske

Malzemeler: Yumurta sarısı + süt
Hazırlanışı: Bir kapta yumurta sarısı ve bir kaşık sütü iyice karıştırın. Yaptığınız bu karışımı yüzünüze iyice yayın, üzerini ince bir bezle örterek 15 dakika bekleyin. Daha sonra kağıt mendille silerek iyice temizleyin. Bunun ardından sırasıyla, ılık ve soğuk suyla yüzünüzü yıkayın.
Ne işe yarıyor: Kuru ve nemsiz bir cildiniz varsa bu maske sizin için birebir. İçinde bulunan yumurta sarısı cildinizi beslerken, süt nemlendirecek, yumuşaklık verecek ve sıkılaştıracak.
Ne zaman kullanmalı: Bu maskeyi haftada bir defa yapmak kafi.

Siyah noktaların sonu geliyor

Malzemeler: Limon suyu + yoğurt
Hazırlanışı: Bir kase yoğurda bir limonun suyunu katın. Bu yaptığınız karışımı, gözlerinize gelmemesine özen göstererek yüzünüze iyice yayın ve on beş dak. bekleyin. Yüzünüzde kuruyan maskeyi ılık su ile yıkayarak çıkarın.
Ne işe yarıyor: Limon suyu cildi dezenfekte eder, sivilceleri kurutur ve siyah noktaların kaybolmasına yardımcı olur. Yoğurt ise cildi besler, nemlendirir ve yağ miktarını dengeler.
Ne zaman kullanmalı: Bu maske haftada 1 defa uygulanabilir.

Sivilceler için karnıbahar

Malzemeler: Karnıbahar ve Zeytinyağı
Hazırlanışı: 8 tane karnıbahar yaprağını 2 kaşık zeytinyağıyla beraber mikserden geçirin. Karışımı, problemli bölgeler üzerinde daha yoğun olacak biçimde yüzünüze yayın, 10 dakika bekleyin ve yüzünü ılık suyla temizleyin.
Ne işe yarıyor: Karnıbahar yapraklarının temizleyici işlevi vardır.
Ne zaman kullanılmalı: Haftada 1 veya 2 defa.

Kırışıklara karşı maske

Malzemeler: Kaymak + Elma
Hazırlanışı: Bu maskeyi hazırlamak için soyulmuş bir elma ve 3 kaşık kaymağı mikserle bir kaç dak. karıştırmanız kafi. Karışımı derinize yaydıktan sonra yüzünüzü temiz bir bezle kapatın. Yaklaşık 10 dakika bekledikten sonra maskeyi silin ve yüzünüzü ılık su ile iyice temizleyin.
Ne işe yarıyor: Kaymak cildi yumuşatır, nemlendirir ve cilde esneklik kazandırır. Kırışıklara karşı da etkilidir. Elmaysa cildin diri kalması için önemli faktör.
Ne zaman kullanmalı: Haftada 1 defa.

Yağlı ciltler için

Malzemeler: Bal + süt ve limon suyu
Hazırlanışı: Bir fincan içinde 1 kaşık balı, 1 kaşık limon suyunu ve kıvamın koyuluğunu bozmayacak oranda sütü iyice karıştırın. Karışımı yüzünüze ve boynunuza güzelce yayın ve hafifçe kuruyana dek bekleyin. Maskeyi nemli bir sünger aracılığı ile silip temizleyin.
Ne işe yarıyor: Bal cildi yumuşatır ve limon suyunda bulunan aktif maddelerin daha kolay emilmesini sağlar. Bu maddeler de cildin yağ salgısını dengeler, fazla yağ salgısı neticesinde oluşabilecek sivilceleri önler.
Ne zaman kullanılmalı: İhtiyaca göre on - on beş günde bir yenileyebilirsiniz.

14 günde zayıflatan `sihirli diyet`in sırları

Dünyanın en zenginlerinin, Rus oligarkların ve hatta Hollywood ünlülerinin kilo vermek için ziyaret ettiği Avusturya`daki Viva Mayr kliniğinde uygulanan sağlık programının kitabı çıktı

14 günlük zayıflama programının ücreti 7 bin dolar olan klinik, müşterilerine sadece zayıflamayı değil aynı zamanda sindirim sistemindeki sorunları düzeltmeyi, daha canlı bir tene sahip olmayı ve çok daha enerjik olmayı vaat ediyor. Üstelik bunu, ağır egzersizler yapmanıza, haftalarca sadece lahana çorbasıyla beslenmenize ya da her lokmanızda kalori hesabı tutmanıza gerek kalmadan yapıyor. Şarkıcı Geri Halliwell, aktör Kevin Spacey ve sosyetik güzel Jemima Khan`ın da müdavimi olduğu Viva Mayr`ın `sihirli diyet`inin sırları şunlar:

* Metabolizmanızı olumsuz etkileyen kafein ve şekerden kesinlikle uzak duracaksınız. İlk üç gün yorgunluk ve baş ağrısı hissetseniz de bu `temizlenmenin` etkisidir.

* Vücudumuzun temposu saatler ilerledikçe yavaşlar. Bu nedenle insan vücudu günün ilk yarısında yediği hemen hemen her şeyi rahatlıkla sindirebilir. Ancak daha sonraki yenilen gıdaların sindirimi zorlaşır. Bu nedenle asıl gıdaların büyük bir bölümü saat 12`ye kadar tüketilmelidir.

* Sebze ve meyveler akşam değil gündüz tüketilmelidir.

* Akşam yemeğinde çorba ya da hafif pişirilmiş balık ya da sebzeler tercih edilmelidir. Akşam yemeği saati 18:00`den geç olmamalıdır. Bu sayede siz yatağa gitmeden sindirim tamamlanmış olur.

* Kilo vermenin en önemli sırlarından biri de gıdaları çiğneme tekniğidir. Yemekleri ne kadar çok çiğnerseniz o kadar az yiyerek doyarsınız. Çok çiğnemek hem beyne tokluk sinyalinin ulaşması için gerekli zamanı sağlar hem de besinin bileşenlerine daha kolay ayrılmasını ve daha kolay sindirilmesini sağlar. Her lokmayı ağzınızda en az 30-40 kez çiğneyin, tamamen sıvı hale geldikten sonra yutun. İlk aşamada 15`in üzerine çıkamazsanız endişelenmeyin, gelişecektir.

Yemekle su içmeyin

* Sabah kahvaltıdan önce bir bardak ılık su için. Gün içinde de 2-3 litre su tüketin. Su yemekle değil yemek aralarında içilmelidir. Yemekle birlikte içilen su, sindirime yardımcı olan tükürüğün kaybolmasına neden olur. En ideali yemekten 15 dakika önce ve yemekten 1 saat sonra su içmektir.

* Su dışında bitki çayı, meyve suyu ve süt içebilirsiniz. Çay ve kahve 14 gün boyunca kesinlikle yasak. Şarap ise küçük bir kadeh olmak kaydıyla izinli.

* Karbonhidratlar enerji kaynağı olduğu için tamamen kesmek doğru değil. Ancak temel beslenme kaynaklarını taze sebze ve meyvelerden oluşturmak, karbonhidratlı besinleri ise yan unsur olarak kullanmak gerekiyor. Ayrıca tam tahıllı ürünlerin tercih edilmesi öneriliyor.

* Yağ tüketiminde doymuş yağlardan uzak durmak çok önemli. Almanız gereken omega 3,6,9 türü yağlar, fındık, zeytin, ayçiçeği, keten tohumu ve kenevir gibi ürünlerde bulunuyor. Özellikle Omega 3 türü vücuttaki yağların yakılmasına da yardımcı oluyor. Ancak kırmızı et ve sosis gibi işlenmiş et ürünlerindeki yağlar oldukça zararlı.

* Karaciğer ve böbrek gibi vücudu temizleyen organlar için gerekli olan proteinlerin mutlaka yeterli miktarda alınması lazım. Bu nedenle en az iki günde bir balık ya da peynir ve et gibi hayvansal ürünler tüketilmeli. Ancak protein ihtiyacının baklagillerden karşılanması vücut sağlığı için daha yararlı. -Vatan-

İştah kapatan besinler

Diyet yaparken birçok kişinin aklına takılan başlıca sorular iştahını nasıl yeneceği ve metabolizmasını nasıl hızlandıracağına dairdir. Diyet yaparken herkesin peşinde koştuğu daha hızlı kilo verdiren süper besinlerdir. Aslında daha hızlı kilo verdiren süper bir besin yoktur. Çünkü kilo verme durumu vücudumuzun enerji dengesi ile ilişkilidir. Fakat bazı besinlerin iştah ve metabolizma üzerinde etkisi olduğu doğrudur. Şimdi şehir efsanelerini bir kenara bırakıp, bilimsel gerçekliklerle iştahı ve metabolizmayı etkileyen besinleri inceleme vakti:

Yumurta: Örnek protein kaynağı olan yumurtanın tokluk süresini uzattığına dair bilimsel veriler vardır. Sabah kahvaltılarında bir adet haşlanmış yumurta tüketerek tokluk sürenizi uzatabilirsiniz.

Kırmızı acı biber: Acı biberin içerdiği kapsaisin adlı maddenin metabolik hızı arttırabileceği bilimsel çalışmalar ile saptanmıştır. Yemeklerinize ve salatalarınıza katacağınız bir miktar acı kırmızıbiber ile bedeninize canlılık, menülerinize lezzet ekleyebilirsiniz. Ayrıca kapsaisin adlı maddenin iştahı azalttığına dair bilimsel verilerde bulunmaktadır.

Yeşil çay: Güçlü antioksidan etkisi ile bedenimizi zehirli maddelerden temizlemesinin yanı sıra, yeşil çay içerdiği bileşikler ile metabolik hızı da arttırmaktadır. Günde 1-2 fincan yeşil çay tüketerek metabolizmanızı enerjik hale getirebilir aynı zamanda bedenimize dost antioksidanları da alabilirsiniz.

Badem: Yağlı kuruyemişlerden olan badem birçok vitamin, mineral ve posadan zengindir. Bunun yanı sıra kalp sağlığını koruyan omega-3 yağ asitlerini de içerir. Yapılan son bilimsel araştırmalar, beslenme programında yeterli miktarda aşırı değil! badem bulunan kadınların, badem tüketmeyen kadınlara göre daha kolay kilo verdiğini göstermiştir.

Sirke: Salatalarınıza ekleyeceğiniz sirke tokluk sürenizi uzatabilir. Yapılan bilimsel çalışmalar, sirkenin içinde bulunan asetik asidin sindirim hızını yavaşlattığını ortaya koymuştur. Böylece kan şekeriniz daha dengeli yükselir ve daha uzun süre kendinizi tok hissedersiniz.

Tarçın: İşte başka bir iştah azaltıcı Tarçın üzerinde yapılan çalışmaların sonucunda, tarçının özellikle şeker hastalarında kan şekeri dengeleyici bir etkisi olduğunu ortaya koymaktadır. Şeker hastasıysanız ve diyet yapıyorsanız hem daha uzun süre tok hissetmek hem de kan şekerinizi dengelemeye yardımcı olmak adına günde ¼ - ½ çay kaşığı kadar tarçın ile menülerinizi süslemeyi deneyebilirsiniz.

Zeytinyağı: Günlük yağ gereksinmesinin bir kısmı tekli doymamış yağ asitlerinden karşılandığında yani zeytinyağı tüketimi yeterli olduğunda metabolizmanın desteklendiği ve kilo vermenin kolaylaştığı bilimsel çalışmalar ile gösterilmiştir.

Salata: Öğünlere koca bir kâse salata ile başlamak veya öğün içerisinde bolca salata tüketmek öğünde alınan kaloriyi azaltabilir. Sebzeler yüksek posa yoğunlukları ile midede yer tutarak daha çabuk doymamıza yardımcı olurlar. Ayrıca zayıflama diyetlerinde görülebilecek bir sorun olan kabızlığında çözümünde önem taşırlar.

Etli, Sütlü veya Yumurtalı Çorba: Çorbalar öğünde daha az enerji tüketmek için farklı bir yoldur. Su içerikleri nedeni ile midede oluşturdukları basınç nedeni ile daha kısa sürede doymamızı sağlarlar. İlginç bir bilimsel veri de, protein içeriği yüksek çorbaların gün boyunca enerji alımını azaltmada diyet yapanlara yardımcı olmasıdır.

Peynir: İçeriğinde yer alan proteinler iştahı baskılamakta yardımcı olur. Bunun dışında yüksek kalsiyum içeriği nedeni ile de zayıflamaya yardımcı etkisi olabilir. Yapılan bilimsel çalışmalar yetersiz kalsiyum tüketiminin kilo vermeyi zorlaştırdığını ortaya koymuştur

Sağlığın anahtarı yaz meyveleri

Meyve yemek bir yaşam şekli olmalı. Çünkü sağlıklı bir hayat sürmek için bu nimetlerden faydalanmamız gerekiyor. Memorial Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü`nden Dyt. İpek Ağaca, meyvelerin sağlıklı beslenmedeki önemine değindi ve meyve tüketimini artırmak için önerilerini sıraladı.

Sağlık deposu meyveler...

Meyveler yüksek miktarda posa (lif) içermesi sebebiyle bağırsakların düzenli çalışmasında ve kolesterol seviyesinin kontrolünde büyük rol oynamaktadır.

Meyveler yüksek oranda antioksidan öğeler içerdiğinden kansere karşı koruyucu özellik taşımaktadırlar. Portakal, greyfurt, çilek, mandalina, limon, kuşburnu, böğürtlen, elma, armut, ayva, erik, üzüm, incir, yenidünya, hurma, nar, dut, kiraz, vişne, kavun, karpuz gibi meyvelerin kanser yapıcı ve ilerletici maddelerin oluşumunu engellediği bilinmektedir.

Meyveler aynı zamanda iyi birer vitamin, mineral ve enerji kaynağıdır. Büyüme ve gelişmeye yardım eder, hücre yenilenmesini ve doku onarımını sağlar, deri ve göz sağlığı için temel öğeler içerir, diş ve diş eti sağlığını korur, dengesiz beslenmeye bağlı şişmanlık ve kronik hastalıkların (kalp damar hastalıkları, hipertansiyon gibi) oluşma riskini azaltır.

Meyveler, içeriğindeki yüksek posa sayesinde kişilerde doygunluk hissi yaratır. Yani kişi uzun süre açlık hissetmeyeceğinden aralarda yaptığı atıştırmalar azalır ve bir sonraki ana öğünde fazladan besin tüketimi engellenmiş olur. Bu bağlamda; obezitenin diyet tedavisinde de yüksek posa içeren meyve ve sebzelerin rolü büyüktür. Fakat unutulmaması gereken bir nokta; meyvenin yeterli miktarlarda tüketilmesi gerektiğidir. Meyveler, gereksinimden fazla tüketildiğinde fazladan enerji alımına sebep olacağından kilo kontrolüne ters etki yaratabilir.

1 porsiyon olarak tüketebileceğiniz meyveler ve miktarları

Elma 100 gr (1 orta boy)

Portakal 135 gr (1 orta boy)

Mandalina 135 gr (2 küçük boy)

Kayısı 100 gr (3-4 adet)

Muz 60 gr (1 küçük boy veya yarım)

İncir 50 gr (1-2 adet)

Kiraz 75 gr (12 adet)

Vişne 80 gr (14 adet)

Greyfurt 100 gr (1 orta boy)

Üzüm 90 gr (15 iri tane)

Yeni dünya 6 adet

Kırmızı erik 50 gr (2-3 adet)

Yeşil erik 100 gr (10 adet)

Çilek 100 gr (12 adet/1 çay bardağı)

Şeftali 140 gr (1 orta boy)

Armut 100 gr (1 orta boy)

Ayva 100 gr (1/4 orta boy)

Nar 75 gr (1/2 orta boy)

Kavun 150 gr (1/8 orta boy kavun)

Karpuz 200 gr (1/8 orta boy karpuz)

Kivi 75 gr (1 adet)

Ananas 75 gr

Kuru incir 15 gr (2 adet)

Kuru kayısı 20 gr (3 adet)

Kuru üzüm 20 gr

Kuru erik 25 gr

Çantanızda cüzdan gibi meyve taşıyın

Meyveleri beslenme programımıza nasıl katabiliriz?

İşte meyve tüketimini artırmak için uygulanabilecek bazı ipuçları:

İşyerinize giderken meyvenizi yanınızda götürün.

Çantanızda kuru meyve taşıyın. (Miktara dikkat!).

Akşam yemeğinden 1,5-2 saat sonrasında küçük bir meyve öğünü yapın. Gün içerisinde yeteri kadar meyve tüketemediyseniz gece ara öğününüzde meyve tüketmek bu açığı kapatmak için iyi bir fırsattır.

Örneğin bir seyahattesiniz ve meyve bulabilecek bir durumda değilsiniz. Taze sıkılmış meyve suları da meyve ihtiyacını bir miktar karşılayacaktır.

Kahvaltı öncesinde küçük bir meyve tüketmeyi alışkanlık haline getirebilirsiniz. Bu meyve kuru meyve de olabilir.

Meyveli yoğurt sevenlerdenseniz normal yoğurdun içerisine taze veya kuru meyve doğrayarak tüketebilirsiniz.

Meyve tüketme alışkanlığı çocukluk döneminde kazanılır. Çocuğunuzun ara öğünlerinde çikolata, cips gibi sağlık açısından uygun olmayan besinler yerine taze veya kuru meyveler tüketmesini sağlayın.

Abartırsanız kilo alırsınız

Ne kadar tüketmeli?

Sağlıklı bir yetişkin bireyin gün içerisinde ortalama 3-6 porsiyon meyve tüketmesi gerekir. Bu miktarlar, kişinin yaşına, fiziksel durumuna, boyuna, kilosuna, vb. faktörlere bağlı olarak değişebilmektedir.

Kilo verme amaçlı düşük kalorili diyet uygulayan kişilerin bile günde en az 3 porsiyon meyve tüketmeye özen göstermeleri gerekir.

1 porsiyon meyvenin miktarının bilinmesi çok önemlidir. Çünkü gereksinimden fazla miktarlarda meyve tüketildiğinde fazla kalori alınmakta, bu durum kilo alımını kolaylaştırabilmektedir. Bu nedenle porsiyon miktarlarına mutlaka dikkat edilmelidir. 1 porsiyon meyvenin cinsine göre miktarlarını gösteren tablo yanda yer almaktadır.

Her bebek bir mucize Selehattin Dönmez

Gebelikte beslenme ile bebeğin doğum ağırlığı, beyin gelişimi, anne karnında ölüm, erken doğum (prematürelik) ve preeklampsi (tansiyon artışı ve üre yükselmesi) arasındaki ilişki çeşitli araştırmalarla kanıtlanmıştır. Gebelik insan yaşamında beslenmenin en önemli olduğu dönemlerden biridir. Bu gerçek halk arasında gebe kadının `iki kişilik yemesi` gerektiği fikrini doğurmuştur. Buna karşılık gebelikte fazla beslenme de yetersiz beslenme kadar anne ve bebek sağlığına zarar verir. Gebe annenin beslenmesi yaş, fiziksel aktivite durumu, gebelikten önceki ağırlığı, besin depolarının yeterliliği gibi faktörler göz önüne alınarak düzenlenir.

YAĞ DEPOLANIYOR

Anne karnındaki bebeğin (fetüs) büyümesi ve gelişmesi, annenin günlük aldığı besinlerin plasenta aracılığı ile bebeğe taşınması ile gerçekleşir. Fetüs her koşulda enerji ve besin öğeleri gereksinimleri annenin depolarından sağlanmaktadır. Fetüsün büyümesinin, gebelik süresince toplam 80.000 kalori enerji gerektirdiği hesaplanmıştır. Bunun 40.000`i yağ deposu şeklindedir. Doğumdan sonra emzirme süresince bu depo kullanılır. Normal ağırlıkta bir kadının gebeliği süresince ayda ortalama bir kilogram ağırlık kazanması istenir.

TOPLAM 12 KİLO İDEAL

Genellikle ilk üç aylık dönemde ağırlık kazanımı çok azdır, zamanla artış gösterir. Toplam 9-12 kg ağırlık kazanımı gereklidir. Gebelik başlangıcında normal ağırlığından şişman olan kadının fazla ağırlık kazanmasına gerek yoktur.Uygun beden ağırlığını tanımlamada Beden Kitle İndeksi(BKI) esas alınır. BKİ, ağırlığın boy uzunluğunun metre cinsinden karesine bölünmesi ile bulunur.Bu amaçla BKİ= Ağırlık / Boy (m2) formülü kullanılır. Gebelik boyunca kazanılması gereken ağırlık; annenin gebeliğin başlangıcındaki ağırlığına; yani BKİ`ne göre değişir.

Gebelikte şeker kontrolüne dikkat

Hamile bayanların nelere dikkat etmesi gerekiyor?

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Göksun Ayvaz, şeker hastalığının tespiti için gebeliğin 24-28. haftalarında glukoz yüklemesiyle test yapılmasında fayda bulunduğunu belirterek, ``Ancak, birinci derece yakınında şeker hastalığı, açıklanamayan gebelik kaybı ve gebelik öncesi obezitesi bulunan, önceki gebeliklerinde şeker sorunu yaşayanlar, şeker hastalığının gelişimi açısından daha yakın takip edilmelidir`` dedi.

Ayvaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gebeliğin, hem bebek hem de anne açısından sorunsuz geçirilmesi gereken bir dönem olduğunu söyledi.

Gebelik sürecinde fetusun ihtiyaçlarının karşılanması ve gelişiminin devam ettirilebilmesi için annede pek çok hormonal değişiklik olduğunu anlatan Ayvaz, sağlıklı bir kadının bu süreçteki hormonal değişikliklerden olumsuz etkilenmediğini, ancak belli risk grubundakilerin bu duruma yeteri kadar adapte olamaması durumunda, hem kendileri hem de bebekleri için sorunlar yaşayabildiğini bildirdi.

Gebelik süresince bebeğin glukoz ihtiyacının karşılanması amacıyla anne vücudunda insülin direnci oluşturulduğunu, sağlıklı bir gebelik sonrasında bu durumun kendiliğinden düzeldiğini belirten Ayvaz, bunun gebelik sırasında da tedavi gerektirmediğini kaydetti.

Ayvaz, şunları söyledi:

``Şeker hastalığının tespiti için gebeliğin 24-28. haftalarında glukoz yüklemesiyle test yapılmasında fayda var. Ancak, birinci derece yakınında şeker hastalığı, açıklanamayan gebelik kaybı ve gebelik öncesi obezitesi bulunan, önceki gebeliklerinde şeker sorunu yaşayan, gebelik haftalarına göre iri bebek doğuran, polikistik over sendromu hastalığı tanısı almış olanlar, şeker hastalığının gelişimi açısından daha yakın takip edilmelidir. Bu gebelere şeker yükleme testi daha erken dönemde yapılmalı, test gerekli hallerde belli süre sonra tekrarlanmalıdır. Bu yükleme testi sonrasında gerekli hastalarda tanıyı kesinleştirmek amacı ile daha ayrıntılı şeker yükleme testleri planlanmalıdır. Tanı kesinleştirildikten sonra, bu gebelere kilolarına göre düzenlenmiş, ana besin öğelerini gebeliğe göre uygun oranlarda içeren bir diyet ve uygun egzersiz önerilmelidir. Kan şekeri kontrolü sağlanamadığı durumlarda, diyet ve egzersize ek olarak insüline başlanmalıdır.``

Gebelerde kan şekeri kontrolünde normal diyabetiklerden farklı olarak, tokluğun birinci saatindeki kan şekerine özellikle dikkat edilmesi gereğine dikkati çeken Ayvaz, bu kişilere kan şekeri ölçümüyle ilgili eğitim verilmesinin önemine işaret etti.

Kan şekeri kontrolünün yeteri kadar sağlanamadığı durumlarda, iri bebek gelişimi olduğunu, doğum sırasında omuz sıkışması gibi ölü doğumlara bile neden olabilecek ciddi sorunlar bekleyen bu bebeklerin, ilerleyen yıllarda da şeker ve kalp hastalıklarıyla baş etmek zorunda kalabileceklerini söyledi.

Gebelikte meydana gelen şeker hastalığının, gebeliğin sonlanmasından sonra düzeldiğini belirten Ayvaz, ``Ancak bu hastalar sonraki yıllarında şeker hastalığının gelişmesi açısından risk altındadır. Gebelik sonrası altıncı haftada mutlaka şeker yükleme testiyle tekrar değerlendirilmelidirler`` uyarısını dile getirdi.

-ŞEKER HASTASI GEBELER-

Tip-1 ya da tip-2 diyabeti olan kadınların gebeliklerinin planlanması gerektiğini vurgulayan Ayvaz, bu kişilerde gebelik öncesinden başlayan sıkı kan şekeri düzeninin sağlanmasında yarar bulunduğunu kaydetti.

Ayvaz, ``Aksi halde anne karnındaki bebek, organlarının gelişme döneminde anneden gelen yüksek glukoz değerlerine maruz kalır. Bu bebeklerde kalp ve kemik rahatsızlıkları, kromozom bozuklukları gelişebilir`` diye konuştu.

Bu hastalara hamilelik öncesinde gebelikte de uygun olan insülin tiplerine, hatta gerekiyorsa uygun hipertansiyon tedavilerine başlanması gerektiğini ifade eden Ayvaz, şunları kaydetti:

``Gebelikte uygun olan tedavi, `çoklu insülin enjeksiyonu` olarak adlandırılan, günde 4 kez uygulanan insülin rejimidir. Kan şekeri kontrolü sağlanamayan hastalarda, ayarlanmış dozlarda vücuda devamlı insülin veren `insülin pompası` olarak adlandırılan tedavi uygulanabilir. Bu kişiler, mevcut şeker hastalığının göz ve böbreğe zararları açısından da incelenmeli, gebeliklerinde de göz ve böbrek hastalıkları yönünden yakın takip edilmelidir.``

-GEBELİKTE TİROİD FONKSİYON TESTLERİ-

Gebelikte vücuttaki hormonal değişiklikler nedeniyle tiroid fonksiyon testlerinin de büyük önem taşıdığını anlatan Ayvaz, tiroid beziyle ilgili sorunu olduğu bilinen her gebenin, bir endokrinoloji veya iç hastalıkları uzmanınca takibinin yerinde olacağını bildirdi.

Bu testler değerlendirilirken, gereksiz tedavinin önlenmesi açısından hamileliğin ilk dönemlerinde tiroid bezinin fazla çalışmasından kaynaklanan gebeliğe bağlı zehirli guatrın dikkate alınması gerektiğini belirten Ayvaz, gebeliğin her dönemi için farklı tiroid fonksiyon test değerleri bulunduğuna dikkati çekti.

Ayvaz, şu bilgileri verdi:

``Gebelikte tiroid bezinin fazla da az da çalışması, istenmeyen bir durumdur. Tiroid bezinin az çalıştığı tespit edilen bebek sahibi olmak isteyen kişiler, hamile kalmadan önce en az 3 ay boyunca hormonal durumlarının normale döndüğünden emin olmalıdırlar. Bu kişilerin gebelik dönemindeki ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, aldıkları ilacın dozu uygun bir şekilde artırılmalıdır. Tiroidin fazla çalışmasına karşı gebelik ve emzirme döneminde güvenle kullanılabilen ilaçlar bulunuyor. Bu hastalar, gebelik sonrasında da yakından izlenmelidir.``

``Zehirli guatr`` denilen hastalığı olan, tiroid bezi fazla çalışan kadınların tedavi tamamlandıktan sonra gebe kalmalarında yarar olduğunu ifade eden Ayvaz, ``Ancak tedavi devam ederken gebe kalınmışsa, özel durumlar dışında, bu gebeliğin sonlandırılması için bir neden değildir. Hem zehirli guatr tedavisi, hem de gebelik bir arada devam edebilir`` dedi.

Böyle bir durumda gebenin takibinin, kadın-doğum ile endokrinoloji ve metabolizma uzmanlarınca birlikte yapılması gerektiğini kaydeden Ayvaz, bu yapıldığı takdirde gebeliğin tamamen normal ve sorunsuz sürüp doğumun problemsiz sağlanabileceğini belirtti.

Gebelikte şeker kontrolüne dikkat!

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Göksun Ayvaz, şeker hastalığının tespiti için gebeliğin 24-28. haftalarında glukoz yüklemesiyle test yapılmasında fayda bulunduğunu belirterek, ``Ancak, birinci derece yakınında şeker hastalığı, açıklanamayan gebelik kaybı ve gebelik öncesi obezitesi bulunan, önceki gebeliklerinde şeker sorunu yaşayanlar, şeker hastalığının gelişimi açısından daha yakın takip edilmelidir`` dedi.

Ayvaz, yaptığı açıklamada, gebeliğin, hem bebek hem de anne açısından sorunsuz geçirilmesi gereken bir dönem olduğunu söyledi.

Gebelik sürecinde fetusun ihtiyaçlarının karşılanması ve gelişiminin devam ettirilebilmesi için annede pek çok hormonal değişiklik olduğunu anlatan Ayvaz, sağlıklı bir kadının bu süreçteki hormonal değişikliklerden olumsuz etkilenmediğini, ancak belli risk grubundakilerin bu duruma yeteri kadar adapte olamaması durumunda, hem kendileri hem de bebekleri için sorunlar yaşayabildiğini bildirdi.

Gebelik süresince bebeğin glukoz ihtiyacının karşılanması amacıyla anne vücudunda insülin direnci oluşturulduğunu, sağlıklı bir gebelik sonrasında bu durumun kendiliğinden düzeldiğini belirten Ayvaz, bunun gebelik sırasında da tedavi gerektirmediğini kaydetti.

Ayvaz, şunları söyledi:

``Şeker hastalığının tespiti için gebeliğin 24-28. haftalarında glukoz yüklemesiyle test yapılmasında fayda var. Ancak, birinci derece yakınında şeker hastalığı, açıklanamayan gebelik kaybı ve gebelik öncesi obezitesi bulunan, önceki gebeliklerinde şeker sorunu yaşayan, gebelik haftalarına göre iri bebek doğuran, polikistik over sendromu hastalığı tanısı almış olanlar, şeker hastalığının gelişimi açısından daha yakın takip edilmelidir. Bu gebelere şeker yükleme testi daha erken dönemde yapılmalı, test gerekli hallerde belli süre sonra tekrarlanmalıdır. Bu yükleme testi sonrasında gerekli hastalarda tanıyı kesinleştirmek amacı ile daha ayrıntılı şeker yükleme testleri planlanmalıdır. Tanı kesinleştirildikten sonra, bu gebelere kilolarına göre düzenlenmiş, ana besin öğelerini gebeliğe göre uygun oranlarda içeren bir diyet ve uygun egzersiz önerilmelidir. Kan şekeri kontrolü sağlanamadığı durumlarda, diyet ve egzersize ek olarak insüline başlanmalıdır.``

Gebelerde kan şekeri kontrolünde normal diyabetiklerden farklı olarak, tokluğun birinci saatindeki kan şekerine özellikle dikkat edilmesi gereğine dikkati çeken Ayvaz, bu kişilere kan şekeri ölçümüyle ilgili eğitim verilmesinin önemine işaret etti.

Kan şekeri kontrolünün yeteri kadar sağlanamadığı durumlarda, iri bebek gelişimi olduğunu, doğum sırasında omuz sıkışması gibi ölü doğumlara bile neden olabilecek ciddi sorunlar bekleyen bu bebeklerin, ilerleyen yıllarda da şeker ve kalp hastalıklarıyla baş etmek zorunda kalabileceklerini söyledi.

Gebelikte meydana gelen şeker hastalığının, gebeliğin sonlanmasından sonra düzeldiğini belirten Ayvaz, ``Ancak bu hastalar sonraki yıllarında şeker hastalığının gelişmesi açısından risk altındadır. Gebelik sonrası altıncı haftada mutlaka şeker yükleme testiyle tekrar değerlendirilmelidirler`` uyarısını dile getirdi.

-ŞEKER HASTASI GEBELER-

Tip-1 ya da tip-2 diyabeti olan kadınların gebeliklerinin planlanması gerektiğini vurgulayan Ayvaz, bu kişilerde gebelik öncesinden başlayan sıkı kan şekeri düzeninin sağlanmasında yarar bulunduğunu kaydetti.

Ayvaz, ``Aksi halde anne karnındaki bebek, organlarının gelişme döneminde anneden gelen yüksek glukoz değerlerine maruz kalır. Bu bebeklerde kalp ve kemik rahatsızlıkları, kromozom bozuklukları gelişebilir`` diye konuştu.

Bu hastalara hamilelik öncesinde gebelikte de uygun olan insülin tiplerine, hatta gerekiyorsa uygun hipertansiyon tedavilerine başlanması gerektiğini ifade eden Ayvaz, şunları kaydetti:

``Gebelikte uygun olan tedavi, `çoklu insülin enjeksiyonu` olarak adlandırılan, günde 4 kez uygulanan insülin rejimidir. Kan şekeri kontrolü sağlanamayan hastalarda, ayarlanmış dozlarda vücuda devamlı insülin veren `insülin pompası` olarak adlandırılan tedavi uygulanabilir. Bu kişiler, mevcut şeker hastalığının göz ve böbreğe zararları açısından da incelenmeli, gebeliklerinde de göz ve böbrek hastalıkları yönünden yakın takip edilmelidir.``

-GEBELİKTE TİROİD FONKSİYON TESTLERİ-

Gebelikte vücuttaki hormonal değişiklikler nedeniyle tiroid fonksiyon testlerinin de büyük önem taşıdığını anlatan Ayvaz, tiroid beziyle ilgili sorunu olduğu bilinen her gebenin, bir endokrinoloji veya iç hastalıkları uzmanınca takibinin yerinde olacağını bildirdi.

Bu testler değerlendirilirken, gereksiz tedavinin önlenmesi açısından hamileliğin ilk dönemlerinde tiroid bezinin fazla çalışmasından kaynaklanan gebeliğe bağlı zehirli guatrın dikkate alınması gerektiğini belirten Ayvaz, gebeliğin her dönemi için farklı tiroid fonksiyon test değerleri bulunduğuna dikkati çekti.

Ayvaz, şu bilgileri verdi:

``Gebelikte tiroid bezinin fazla da az da çalışması, istenmeyen bir durumdur. Tiroid bezinin az çalıştığı tespit edilen bebek sahibi olmak isteyen kişiler, hamile kalmadan önce en az 3 ay boyunca hormonal durumlarının normale döndüğünden emin olmalıdırlar. Bu kişilerin gebelik dönemindeki ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, aldıkları ilacın dozu uygun bir şekilde artırılmalıdır. Tiroidin fazla çalışmasına karşı gebelik ve emzirme döneminde güvenle kullanılabilen ilaçlar bulunuyor. Bu hastalar, gebelik sonrasında da yakından izlenmelidir.``

``Zehirli guatr`` denilen hastalığı olan, tiroid bezi fazla çalışan kadınların tedavi tamamlandıktan sonra gebe kalmalarında yarar olduğunu ifade eden Ayvaz, ``Ancak tedavi devam ederken gebe kalınmışsa, özel durumlar dışında, bu gebeliğin sonlandırılması için bir neden değildir. Hem zehirli guatr tedavisi, hem de gebelik bir arada devam edebilir`` dedi.

Böyle bir durumda gebenin takibinin, kadın-doğum ile endokrinoloji ve metabolizma uzmanlarınca birlikte yapılması gerektiğini kaydeden Ayvaz, bu yapıldığı takdirde gebeliğin tamamen normal ve sorunsuz sürüp doğumun problemsiz sağlanabileceğini belirtti.

Gebelikte şeker kontrolüne dikkat

`Ancak, birinci derece yakınında şeker hastalığı, açıklanamayan gebelik kaybı ve gebelik öncesi obezitesi bulunan, önceki gebeliklerinde şeker sorunu yaşayanlar, şeker hastalığının gelişimi açısından daha yakın takip edilmelidir`` dedi.

Ayvaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gebeliğin, hem bebek hem de anne açısından sorunsuz geçirilmesi gereken bir dönem olduğunu söyledi.

Gebelik sürecinde fetusun ihtiyaçlarının karşılanması ve gelişiminin devam ettirilebilmesi için annede pek çok hormonal değişiklik olduğunu anlatan Ayvaz, sağlıklı bir kadının bu süreçteki hormonal değişikliklerden olumsuz etkilenmediğini, ancak belli risk grubundakilerin bu duruma yeteri kadar adapte olamaması durumunda, hem kendileri hem de bebekleri için sorunlar yaşayabildiğini bildirdi.

Gebelik süresince bebeğin glukoz ihtiyacının karşılanması amacıyla anne vücudunda insülin direnci oluşturulduğunu, sağlıklı bir gebelik sonrasında bu durumun kendiliğinden düzeldiğini belirten Ayvaz, bunun gebelik sırasında da tedavi gerektirmediğini kaydetti.

Ayvaz, şunları söyledi:

``Şeker hastalığının tespiti için gebeliğin 24-28. haftalarında glukoz yüklemesiyle test yapılmasında fayda var. Ancak, birinci derece yakınında şeker hastalığı, açıklanamayan gebelik kaybı ve gebelik öncesi obezitesi bulunan, önceki gebeliklerinde şeker sorunu yaşayan, gebelik haftalarına göre iri bebek doğuran, polikistik over sendromu hastalığı tanısı almış olanlar, şeker hastalığının gelişimi açısından daha yakın takip edilmelidir.

Bu gebelere şeker yükleme testi daha erken dönemde yapılmalı, test gerekli hallerde belli süre sonra tekrarlanmalıdır. Bu yükleme testi sonrasında gerekli hastalarda tanıyı kesinleştirmek amacı ile daha ayrıntılı şeker yükleme testleri planlanmalıdır.

Tanı kesinleştirildikten sonra, bu gebelere kilolarına göre düzenlenmiş, ana besin öğelerini gebeliğe göre uygun oranlarda içeren bir diyet ve uygun egzersiz önerilmelidir. Kan şekeri kontrolü sağlanamadığı durumlarda, diyet ve egzersize ek olarak insüline başlanmalıdır.``

Gebelerde kan şekeri kontrolünde normal diyabetiklerden farklı olarak, tokluğun birinci saatindeki kan şekerine özellikle dikkat edilmesi gereğine dikkati çeken Ayvaz, bu kişilere kan şekeri ölçümüyle ilgili eğitim verilmesinin önemine işaret etti.

Kan şekeri kontrolünün yeteri kadar sağlanamadığı durumlarda, iri bebek gelişimi olduğunu, doğum sırasında omuz sıkışması gibi ölü doğumlara bile neden olabilecek ciddi sorunlar bekleyen bu bebeklerin, ilerleyen yıllarda da şeker ve kalp hastalıklarıyla baş etmek zorunda kalabileceklerini söyledi.

Gebelikte meydana gelen şeker hastalığının, gebeliğin sonlanmasından sonra düzeldiğini belirten Ayvaz, ``Ancak bu hastalar sonraki yıllarında şeker hastalığının gelişmesi açısından risk altındadır. Gebelik sonrası altıncı haftada mutlaka şeker yükleme testiyle tekrar değerlendirilmelidirler`` uyarısını dile getirdi.

ŞEKER HASTASI GEBELER

Tip-1 ya da tip-2 diyabeti olan kadınların gebeliklerinin planlanması gerektiğini vurgulayan Ayvaz, bu kişilerde gebelik öncesinden başlayan sıkı kan şekeri düzeninin sağlanmasında yarar bulunduğunu kaydetti.

Ayvaz, ``Aksi halde anne karnındaki bebek, organlarının gelişme döneminde anneden gelen yüksek glukoz değerlerine maruz kalır. Bu bebeklerde kalp ve kemik rahatsızlıkları, kromozom bozuklukları gelişebilir`` diye konuştu.

Bu hastalara hamilelik öncesinde gebelikte de uygun olan insülin tiplerine, hatta gerekiyorsa uygun hipertansiyon tedavilerine başlanması gerektiğini ifade eden Ayvaz, şunları kaydetti:

``Gebelikte uygun olan tedavi, `çoklu insülin enjeksiyonu` olarak adlandırılan, günde 4 kez uygulanan insülin rejimidir. Kan şekeri kontrolü sağlanamayan hastalarda, ayarlanmış dozlarda vücuda devamlı insülin veren `insülin pompası` olarak adlandırılan tedavi uygulanabilir. Bu kişiler, mevcut şeker hastalığının göz ve böbreğe zararları açısından da incelenmeli, gebeliklerinde de göz ve böbrek hastalıkları yönünden yakın takip edilmelidir.``

GEBELİKTE TİROİD FONKSİYON TESTLERİ

Gebelikte vücuttaki hormonal değişiklikler nedeniyle tiroid fonksiyon testlerinin de büyük önem taşıdığını anlatan Ayvaz, tiroid beziyle ilgili sorunu olduğu bilinen her gebenin, bir endokrinoloji veya iç hastalıkları uzmanınca takibinin yerinde olacağını bildirdi.

Bu testler değerlendirilirken, gereksiz tedavinin önlenmesi açısından hamileliğin ilk dönemlerinde tiroid bezinin fazla çalışmasından kaynaklanan gebeliğe bağlı zehirli guatrın dikkate alınması gerektiğini belirten Ayvaz, gebeliğin her dönemi için farklı tiroid fonksiyon test değerleri bulunduğuna dikkati çekti.

Ayvaz, şu bilgileri verdi:

``Gebelikte tiroid bezinin fazla da az da çalışması, istenmeyen bir durumdur. Tiroid bezinin az çalıştığı tespit edilen bebek sahibi olmak isteyen kişiler, hamile kalmadan önce en az 3 ay boyunca hormonal durumlarının normale döndüğünden emin olmalıdırlar.

Bu kişilerin gebelik dönemindeki ihtiyaçları göz önünde bulundurularak, aldıkları ilacın dozu uygun bir şekilde artırılmalıdır. Tiroidin fazla çalışmasına karşı gebelik ve emzirme döneminde güvenle kullanılabilen ilaçlar bulunuyor. Bu hastalar, gebelik sonrasında da yakından izlenmelidir.``

``Zehirli guatr`` denilen hastalığı olan, tiroid bezi fazla çalışan kadınların tedavi tamamlandıktan sonra gebe kalmalarında yarar olduğunu ifade eden Ayvaz, ``Ancak tedavi devam ederken gebe kalınmışsa, özel durumlar dışında, bu gebeliğin sonlandırılması için bir neden değildir. Hem zehirli guatr tedavisi, hem de gebelik bir arada devam edebilir`` dedi.

Böyle bir durumda gebenin takibinin, kadın-doğum ile endokrinoloji ve metabolizma uzmanlarınca birlikte yapılması gerektiğini kaydeden Ayvaz, bu yapıldığı takdirde gebeliğin tamamen normal ve sorunsuz sürüp doğumun problemsiz sağlanabileceğini belirtti

İyi beslen, uzun yaşa

ABD`nin City Üniversitesi bilim adamları, sağlıklı beslenmenin ömrü uzatıp uzatmadığını belirlemek için 350 bin erkek ve kadın incelendi. Araştırmada düzenli olarak sağlıklı bir yemek diyeti uygulayanların 10 yıllık zaman diliminde aldığı besinlere dikkat etmeyenlere oranla yüzde 25 daha az ölüm riski taşıdığı belirlendi.

Zeytinyağı sağlık için faydalı mı?

Bu çeşit bir diyetin özellikleri sayılırken en başta ömrün uzatığına dikkat çekiliyor. İşte bilinmeyen yönleri ile zeytinyağı.

CNN`de yer alan haberde, Akdeniz diyetinin temel yağ kaynağı olan sızma zeytinyağı, kalbiniz için birçok açıdan oldukça faydalı. Zeytinyağı ağırlıklı olarak tekli doymamış yağlardan oluşuyor. Margarin, krema, mayonez, peynir ve yağlı etler ya da sağlıksız şekerli yiyecekler yerine tekli doymamış yağ tüketimi, kötü kolesterolün ve kan basıncının düşmesine, iyi kolesterolün yükselmesine yardımcı oluyor.

Ayrıca, zeytinyağında bulunan polifenol denen antioksidan madde, damarların sertleşme sürecini yavaşlatıyor. Bu özelliğinin yanında, araştırmacılar zeytinyağı bakımından zengin olan Akdeniz diyetinin insanları yaşa bağlı bunama, Alzheimer hastalığı ve belirli kanser tiplerine karşı koruduğunu belirtiyorlar. Zeytinyağı bir yağ olabilir ancak sizi şişmanlatmaz. Aksine insanı daha sağlıklı yapıyor, damarlarınızı açıyor ve kalbinizi koruyor.

Zeytinyağının faydaları bitmiyor

Bu çeşit bir diyetin özellikleri sayılırken en başta ömrün uzatığına dikkat çekiliyor. İşte bilinmeyen yönleri ile zeytinyağı.

CNN`de yer alan haberde, Akdeniz diyetinin temel yağ kaynağı olan sızma zeytinyağı, kalbiniz için birçok açıdan oldukça faydalı. Zeytinyağı ağırlıklı olarak tekli doymamış yağlardan oluşuyor. Margarin, krema, mayonez, peynir ve yağlı etler ya da sağlıksız şekerli yiyecekler yerine tekli doymamış yağ tüketimi, kötü kolesterolün ve kan basıncının düşmesine, iyi kolesterolün yükselmesine yardımcı oluyor.

Ayrıca, zeytinyağında bulunan polifenol denen antioksidan madde, damarların sertleşme sürecini yavaşlatıyor. Bu özelliğinin yanında, araştırmacılar zeytinyağı bakımından zengin olan Akdeniz diyetinin insanları yaşa bağlı bunama, Alzheimer hastalığı ve belirli kanser tiplerine karşı koruduğunu belirtiyorlar. Zeytinyağı bir yağ olabilir ancak sizi şişmanlatmaz. Aksine insanı daha sağlıklı yapıyor, damarlarınızı açıyor ve kalbinizi koruyor.

Zayıflama trendleri artık çok değişti!

Son yıllarda tüm dünyada bir diyet, spor ve sağlıklı yaşam çılgınlığı fırtınası esiyor. Ünlü kadınların formda kalma sırları, bir anda moda haline geliyor. Elele dergisi, yıldızlar sayesinde popülerleşen yeni fitness trendlerini belirledi

1. Body Shape

Bir çeşit fitness programı olan Body Shape, yıllardır tüm dünyada yapılan aerobik hareketleriyle, vücudu kısa sürede şekillendirip sıkılaştırmak için bir araya getirilerek oluşturuldu. Natalie Portman ve Aysun Kayacı`nın tercihi olan Body Shape`i sadece spor salonlarında değil evde de yapabilirsiniz.

2. Boncuk Diyeti

Boncuk Diyeti, tamamen kalori hesabına dayanan bir diyet. Aldığınız kalori hesaplamak için bir diyet bileziği ve biraz da boncuğa ihtiyacınız var. Her bir boncuk 100 kalori ediyor. Buna göre günde bin 500 kalori almak istiyorsanız, bileziğe 15 boncuk takıyorsunuz. Porsiyonlarınızı 100 kalorilik hazırlayıp, yediğiniz her porsiyon için boncuğu bileziğin diğer ucuna kaydırıyorsunuz. Kate Beckinsale bu diyeti uyguluyor.

3. Süper meyve: Nar

Nar sadece 105 kalorilik bir meyve. Zengin bir potasyum kaynağı ve suyu bolca antioksidan içeriyor. Bu sayede hücre yenilenmesine yardımcı oluyor. Kanser ve kalp hastalıklarına karşı koruyor, kolesterolü düşürüyor ve tok tutuyor. Oprah Winfrey, bol bol nar yiyor.

4. Zayıflatan su

Amerika`da pek çok içecek markası, zayıflatma amaçlı özel sular üretiyor. Skinny Water adı verilen bu diyet suları, kilo vermeyi kolaylaştırıyor, yağ ve şekerli yeme isteğini de azaltıyor. Jennifer Aniston bu suları içiyor.

5. Bacak kaslarını çalıştıran terlik-ayakkabılar

İngiltere`de salgın haline gelen incelten terlik Fitflop`lar, kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına aldı. Mischa Barton ve Kate Hudson gibi ünlü aktrisler bu terlikleri ayaklarından çıkarmıyor. Her adımda bacak kaslarını daha fazla çalıştıran bu terlikler, vücudu şekle sokuyor.

Spor yapın diyet değil

Tuzla Belediyesi ve Tuzla Sağlık Grup Başkanlığı`nın kurduğu stantta `Organ Bağışı Masası` da kuruldu ve sağlık alanında çeşitli broşürler dağıtıldı. Şenlik boyunca vatandaşlara, Anadolu Sağlık Merkezi tarafından ücretsiz sağlık taraması da yapıldı.Sağlık Şenliği`nin açılışına, Turizm Bakanlığı tarafından `Türkiye`nin Yüzü` seçilen ünlü top model Tülin Şahin de katıldı. Şahin bisikletle Tuzla sahilinde gezi yaptı.

KISA SÜRELİ DİYET TEHLİKELİ

Kendi özel diyetiyle 27 kilo veren Tülin Şahin, şenliğe katılan Tuzlalılar`a şu tavsiyelerde bulundu: `Diyet yapmak taraftarı değilim. Sağlıklı beslenmekten yanayım. Sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek, sağlıklı bir ortamda bulunmakla sağlanabilir. Sağlıklı bir yaşam, kaliteli bir hayatı da uzatır. Kısa süreli diyetler tehlikelidir. Verdiğiniz kilolardan daha fazlasını alırsınız. Günboyu sık ama az yemek lazım. Günde 2-3 saat spor yaptığım için günde 6 öğün istediğim her şeyi yiyebiliyorum`diye konuştu.

YASAKLA ÇOCUK BÜYÜTMEYİN

Sağlık Şenliğinde ebeveyn ve çocuklar arası sağlıklı iletişim üzerine bir konuşma yapan Psikiyatri Uzmanı Prof.Dr. Nevzat Tarhan ailelere `yasakla çocuk büyütmeyin, çocuklarınıza seçenekler sunun` uyarısı yaptı. Prof. Dr. Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü: `Anne babanın rehberliği olmadan, çocuk kendi kendine doğruları, doğru arkadaşları bulamaz. Anneler ergenlik çağında özellikle buyurgan bir tavırla değil, tarafsız bir şekilde konuşabilmeyi başarmalıdır. Anne-babalar çocuklarını yasaklarla değil, seçeneklerle yetiştirmeliyiz. Çocuklarımızı çok serbest bırakmamalı ama aşırı koruyucu da olmamalıyız.`

Televizyonunuzu haftada bir kapatın

Mutlu bir yuva için aile bireylerinin birlikte vakit geçirmesinin şart olduğunu söyleyen Prof. Dr. Arif Verimli, `Haftada bir televizyonu kapatıp ailece vakit geçirin`diye konuştu. Aile üyelerinin aynı evin içinde birbirlerinin yüzlerini görmediklerini dile getiren Verimli, `Çocuklarımızı küçüklüklerinden itibaren, arzu ve istekleri alevlendiğinde, ortaya çıkan hayal kırıklıklarına katlanma gücü ile eğitmeliyiz. Allah rızası için haftada bir gün, televizyonlarınızı üç saatliğine kapatın. Çocuklar, anne-baba, bir araya gelin ve duygularınızı paylaşın. Çocuklarınızın vicdan duygusu aşılayın` diye tavsiyede bulundu.

Kilolarınıza takmayın

Tülin Şahin, şenliğe katılanlara sağlıklı ve formda olmanın sırlarını anlattı. `Kilolarınızı takıntı haline getirmeyin` diye seslenen Şahin, şunları söyledi: ` Önemli olan, kilolarınızı çabuk değil, sağlıklı bir biçimde verebilmektir. Bunu bir hayat tarzı olarak benimsemek gerekiyor. Özellikle yürüyüş yapmak, sağlıklı bir yaşamın temelidir. Diyet, kısa süreli yapılan bir programdır ama sağlıklı yaşamak, bir hayat tarzıdır. Diyet programını çok sıkı takip etmeli ve hemen ardından sağlıklı bir yaşama geçiş yapmanız gerekiyor. Herkes, her insan kendisine mutlaka zaman ayırmalı ve günde en az yarım saat spor yapmalıdır.`

Alman basınında katledilen başörtülü kadının adı yok

GÜNÜN MANŞETLERİ
• `Doktora 8 kat maaş` haberi iptal!
• Temiz çevre için suya zam şart
• Bakanlık`tan bebek ölümü açıklaması
• Erdoğan, Patrik Kirill`i kabul etti
• Çapkın`dan Garipoğlu açıklaması
• Köşk`ten kredi kartı borçlularına müjde
• Tehlike çanları çalıyor: 150 milyon kişi g...
• 38 derece sıcaklığı 80 derece hissedebilir...
• Güneşte son 1 yılın en şiddetli patlaması
• Zelaya ülkesine giremedi!
• Cinayet tanığı: Ogün Samast yalnız değildi
• ABD`den önce Ay`a ayak basan ülke
• Beşiktaşlıları çıldırtacak `Fenerli` video...
• Genelkurmay`dan yasaya 3 itiraz
• Kırkpınar`ın Başağası Abdullah Gül
• Döner sermaye parası maaşları katladı
• Tuğba Özay, Baltacı`nın torunuymuş
• Güneş tutulması 22 Temmuz`da
• Kartzedeler! Haciz kağıtlarına imza atmayın
• Paşa paşa huzur içinde yaşayamayacak
• Jackson, beyni olmadan gömülecek
• Zeytinyağı sağlık için faydalı mı?
• Hakan Uzan`ın Uzi`si Köşk`e iade edilecek
• Anadolu ve fen liselerine yüzde 10 ek kont...
İLİŞKİLİ HABERLER

Dünya Bülteni/ Haber Merkezi

Alman basını başörtülü bir kadının mahkeme önünde ırkçı bir Alman tarafından katledilişini görmeyerek bir skandala daha imza attı.

Daha önce başörtüsü takmayan kızların babaları tarafından katledilişleri üzerine haberleri günlerce manşette tutan ve olayın faillerinin ruhsal bozukluklarını es geçerek, Müslümanların `ilkelliği` üzerine hikayeler yazan Alman basını, katil ırkçı Alman olunca Başörtüsü yüzünden öldürülen bir kadın olayında üç maymunu oynadı.

Alman tabloid basını ve üçüncü sayfaların vazgeçilmez gazetesi Bild, olaya hiçbir yer vermezken, bir hafta önce ölen Jackson`ın haberlerine yer verdi. Bild, bundan bir hafta önce `başörtü takmadığı` iddiasıyla `şizofren` bir baba tarafından öldürülen Büşra`nın haberini onlarca `modern` hikaye üzerinden ajite edilirken, Başörtüsü yüzünden öldürülen Mısırlı Merve Şirbini konusunda kamuoyunu `bilgilendirmedi`

Alman Spiegel de Bild gazetesiyle aynı tavrı izlerken, olay karşısında `sessizliğini` korudu. Deutsche Welle`de bu sessiz trene eklemlenerek, olaya sitesinde yer vermedi.

BİLD TAKİPÇİSİ TÜRK BASINI DA UYKUDA

Alman üçüncü sayfa haberciliğinin `lider` gazetesi Bild`in tercümeleri üzerinden Avrupa`daki Türklerin `ilkel` tavırlarına karşı `modernleştirici` ikazlarda bulunan Türk basını da olay karşısında sessizliğini korudu. Avrupa basını için haber değeri taşıyan `başörtüsü takmayan` ya da `mine etek giydiği için` katledilen Müslümanların hikayesini manşetlerine taşıyan Türk basını fail Müslüman olmadığında ya da katliam `başörtüsü taktığı` gerekçesiyle yapıldığı zamansa olayı görmemeyi tercih etti.

2009-07-06 DunyaBulteni.Net http://www.dunyabulteni.net

İHD`den kadına cinsel şiddet iddiası

İnsan Hakları Derneği(İHD) Diyarbakır Şubesi üyesi Av. Reşhan Bataray, 21 Haziran günü polisin arama yaptığı evdeki kadına cinsel şiddet ve tacizde bulunduğunu iddia etti.

Diyarbakır`daki kadın kuruluşları, polisin arama yaptığı evdeki kadına cinsel şiddet ve taciz uyguladığı iddiasıyla ilgili İHD Şubesi`nde ortak basın açıklaması yaptı. Açıklamayı yapan İHD üyesi Av. Rehşan Bataray, baskının 21 Haziran günü saat 14.30 sıralarında Ofis semtindeki bir eve yapıldığını belirtti. Baskının sivil giyimli, ellerinde telsiz olan ve Emniyet Müdürlüğü`nden geldiklerini söyleyen kişiler tarafından gerçekleştirildiğini iddia eden Bataray, şunları aktardı:

`Evde arama gerçekleştiren polisler, hiçbir suç unsuruna rastlamaz. Bir süre sonra içlerinden ikisi, kadının üzerindeki giysileri zorla çıkartarak tehdit, hakaretler ve küfürler eşliğinde cinsel işkence ve taciz uygular. Bağırıp yardım istediğinde de elleriyle ağzını kapatarak engellenir ve fiziksel, psikolojik şiddete maruz kalır. Daha sonra evde arama yapıldığı gösteren hiçbir kayıt tutulmadan polisler, kadına bir daha bu işlere bulaşmamasını yönünde tehditler savurarak ve küfrederek evden ayrılırlar.`

Saldırıların kendilerini mücadelelerinden vazgeçiremeyeceğini aktaran Av. Bataray, hayatın her alanında şiddete karşı duracaklarını vurguladı. Bataray, basın metninin kaleme alındığı saatlerde de DTP Kadın Meclisi üyesi iki kadının kendilerine başvurarak, kayıt dışı gözaltına alındıklarını ve kötü muameleye maruz kaldıklarını bildirdiklerini kaydetti. Kişi güvenliği ve özgürlüğünü ihlal eden polisin yetkililer tarafından derhal açığa alınmasını talep eden Bataray, olayı yargıya taşıyacaklarını da ifade etti.

Gazetecilerin, cinsel işkence ve tacize uğradığını iddia eden kadınla görüşme talebini ise Av. Bataray, `Başvurucumuzun kimliğini ve iletişim bilgilerini gizli tutuyoruz` diyerek reddetti. (CİHAN)

Eğitim parası izdihamı

Mersin`de Sosyal Riski Azaltma Projesi (SRAP) kapsamında Şartlı Nakit Transferi Uygulaması`nda çocuk başına 20 ile 45 lira para alacak olan kadınlar, Ziraat Bankası önünde izdihama neden oldu. Görevlinin kimliklerini alarak sıraya sokmaya çalıştığı kadınlar, adeta birbirlerini ezdi. Kadınları sıraya sokmaya çalışan polis ve görevliler zor anlar yaşadı.

SRAP kapsamındaki ``Şartlı Nakit Transferi Uygulaması``nda çocuk başına her ay verilen ve 20 ile 45 lira arasında değişen paradan almak isteyen kadınlar sabahın erken saatinde Ziraat Bankası Toroslar Şubesi önünde toplanmaya başladı. Mesai saatinin başlaması ve yoğunluğun daha da artması ile banka önünde yığılmalar oluştu.

Bankanın kapısının açılması ile birbirini iten kadınlar içeri girmek için yarıştı. Kadınlarla baş edemeyen banka yetkilileri ise olay yerine polis ekiplerini çağırdı. Kadınları 2`şerli sıraya sokmaya çalışan polisin çabaları sonuç vermedi. Bunun üzerine izdiham oluşmasında ve bazı kadınların ezilmesinden korkan görevliler ise sıraya sokamadıkları kadınların kimliğini toplayarak içeri almaya çalıştı. Görevlinin kimlik toplaması sırasında kadınların izdihamı daha da arttı. Kadınlar, ellerindeki kimliklerini birbirlerini iterek görevliye uzatmak isteyince zor durumda kalan görevli çareyi kaçmakta buldu. İzdiham nedeniyle kadınların arasında kalan görevli ne yapacağını şaşırdı. Bazı kadınların ise banka önüne çocuk ve bebekleriyle geldiği görüldü. Bazı kadınlar ise utançlarından yüzlerini kapadı.

Öte yandan, parayı almayı başaran bazı kadınlar sevinirken parayı az bulan bir kadın ise tepki gösterdi. Elindeki 100 lirayı gösteren kadın tepkisini `Ben bu parayla nasıl çocuk okutacağım` şeklinde gösterdi.

Ödüllü kadın yönetici erkek çıktı

İngiltere`de teknoloji sektöründe gösterdiği başarılarından dolayı 35 yaş altındaki `en başarılı iş kadını` ödülü alan Kate Craig`in aslında bir erkek olduğu ortaya çıktı. Robert Hardy Wood, yani şimdiki adıyla Kate, doğduğundan beri kendisini kadın gibi hissetti.

İlk evliliği bu yüzden bitti. Kate 2006`da IT sektöründeki işine başlamadan önce 70 bin dolara kadın oldu. Vücut hatlarıyla göz dolduran sarışın Kate şimdi transseksüellerin ilham kaynağı.

mit doğru yolda değil!..

GÜNÜN MANŞETLERİ
• `Doktora 8 kat maaş` haberi iptal!
• Temiz çevre için suya zam şart
• Bakanlık`tan bebek ölümü açıklaması
• Erdoğan, Patrik Kirill`i kabul etti
• Çapkın`dan Garipoğlu açıklaması
• Köşk`ten kredi kartı borçlularına müjde
• Tehlike çanları çalıyor: 150 milyon kişi g...
• 38 derece sıcaklığı 80 derece hissedebilir...
• Güneşte son 1 yılın en şiddetli patlaması
• Zelaya ülkesine giremedi!
• Cinayet tanığı: Ogün Samast yalnız değildi
• ABD`den önce Ay`a ayak basan ülke
• Beşiktaşlıları çıldırtacak `Fenerli` video...
• Genelkurmay`dan yasaya 3 itiraz
• Kırkpınar`ın Başağası Abdullah Gül
• Döner sermaye parası maaşları katladı
• Tuğba Özay, Baltacı`nın torunuymuş
• Güneş tutulması 22 Temmuz`da
• Kartzedeler! Haciz kağıtlarına imza atmayın
• Paşa paşa huzur içinde yaşayamayacak
• Jackson, beyni olmadan gömülecek
• Zeytinyağı sağlık için faydalı mı?
• Hakan Uzan`ın Uzi`si Köşk`e iade edilecek
• Anadolu ve fen liselerine yüzde 10 ek kont...
İLİŞKİLİ HABERLER

MİT doğru yolda değil…

Meclis Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu Başkanı Güldal Akşit, MİT Müsteşarı Emre Taner`e, `Teşkilata niye kadın istihbaratçı alınmıyor?!.` diye sormuş, Haberturk Gazetesinin bugünkü manşet haberine göre…

Emre Taner şöyle cevap vermiş: `Bizde kadınlar çalışıyor… Ama Doğu ve Güneydoğu`ya gidenlerin cesur, baskı ve strese dayanıklı olması lazım… Kadınlar tepkilerini kolay belli ediyor ve açık veriyorlar… Bu nedenle tercihimiz erkek istihbaratçılardan yana…`

Bunlar nasıl talihsiz açıklamalar Sayın Müsteşar…

Görünen o ki, MİT`in, bazı kadın yazarlarının danışmanlığına ihtiyacı var… Ahmet Altan gibi mesela… (Biliyorum MİT ve Ahmet Altan yan yana çok soğuk durdu)

Bense Sayın Müsteşar`la tam aksi düşünüyorum…

MİT bol bol kadın personel almalı ve çoğunu Doğu`ya göndermeli…

Ana nedenimi, şöyle üç aşamada izah edebilirim…

Bir, Doğu`daki zor hayat şartlarını (fiziki, ruhi) görür ve evlerine döndüklerinde bol bol şükrederler… (Hoş İstanbul`da görev yapmış biri, Doğu, Güneydoğu`da kendini gülşenlerde dolaşıyor sayar ya)

İki, Konuya komşuya, - örneğin eşinin öğretmen olduğundan dem vurarak-, gidip geldikleri memleketleri anlatır, onların da hallerine şükretmelerini sağlarlar…

Üç, Bu şükür dev bir dalga halinde yayılır ve toplumu büyük bir sakinlik kaplar…

(İşte size toplumsal barış, uzlaşma formülüm… Farkındayım biraz cemaatçi oldu ama cemaatçi olmayanlar idare edecek artık!.. Gerçi sayıları çok da fazla değil sanırım günümüzde…)

(Ayrıca `şükür`, MİT`in genlerine ters bir sözcük değildir, belirtelim)

Çokça kadın ajan alıp, onları Doğu`ya, Güneydoğu`ya gönderme meselesinde anlaştığımıza göre bir de acizane tavsiyem olacak Sayın Müsteşar`a!..

Kadınların tepkilerini çabuk belli etme meselesini iki aşamada değerlendiriyorum kendi hayatımdan yola çıkarak…

Bekar kadınlar, evli kadınlar…

Bence bekar, yalnız hanımları gönderirseniz hiç sorun yaşamazsınız Sayın Taner…

Zira bendenizin görüş mesafesine giren bekar kadınların, onca animasyon gösterime rağmen, tepkilerini hemen belli ettiklerini hiç görmedim ben…

Evli yahut hali hazırda sevgili sahibi kadınlara gelince!..

E bu konuda haklısınız; kocaya, sevgiliye tahammülü kalmayan kadınların olaylar karşısında soğuk kanlılıklarını korumaları düşünülemez…

Geçen gün Madonna beni aradı…

Londra konseri öncesiydi, 3,4 gün evveli sanırım… Teknedeyim, akşam mangalı hazırlığı var… Elimde, ince çıralar, oyalanıyorum… Zartt telefon… Tanıdığım bir numara değil… Ulan açalım mı, açmayalım mı?!. Alo desek kızlara ayıp olur mu, başımıza bela alır mıyız, iştir deyip sallasak hatunlar yutar mı, büyük şüphelere gark eder miyiz onları zira gece uzun sakata gelmeyelim şimdi!..

Neyse bir çılgınlık edip, açtık mereti… Sonraki konuşmayı birebir yazıyorum… Ben de yalan yok, hilaf hiç yok!..

Madonna: Supriseeeee, I am Madonna!..

Volkan Akay: Ooo şekerim!.. Nereden çıktın sen akşam akşam yoksa Türkiye`de misin, bak ölümü gör doğruyu söyle, geldin mi?!.

Madonna: Hayır Volkanım, (benlen böyle konuşur) maalesef gelmedim ama yakınım sana Londra`dayım, konserden yeni çıktım, aklıma düştün, bir ne yapıyorsun diye arayayım dedim…

Volkan Akay: Ne yapayım be şekerim!.. Teknede mangal hazırlığındayım…

Madonna: Keyifler gıcır he!..

Volkan Akay: Yok be kuşum, gıcırdan değil, sıkıntıdan!..

Madonna: Volkanım, ben de isterim haberin olsun… Nasip olursa, önümüzdeki günlerde sendeyim, alt yapıyı hazırla olur mu?!.

Volkan Akay: Tamam şekerim, tasalanma, sen yeter ki gel…

(Tabii tüm bu konuşmalar İngilizce geçiyor)

Ne yani inanmadınız mı şimdi bana!..

Karadeniz Ereğlisi Belediye Başkanı Halil Posbıyık`ın;

Posbıyık: Michaelcığım, Ereğli`ye bekliyorum…

Michael Jackson: Merak etme Halilciğim, tamam inşallah, sen alt yapıyı kur yeter ki…

diyaloguna inanıyorsunuz da, benimkine mi inanmıyorsunuz…

Ama helal olsun Posbıyık Başkan`a, son derece akıllı bir işle Jackson`ı kullandı, Festival bangır bangır haber oldu tüm medya organlarında, Karadeniz Ereğlisi`nin babalar gibi turistik tanıtımını yaptı…

Hayret CHP`li de başkan ama…

Peki, ben Madonna hikayemle neyin tanıtımını yaptım… Kızların ulan kızların… Etrafımda ne kadar hatun olduğunun… Allah beni kahretmesin be!..

SANSÜRSÜZ Yiğit Bulut…

Ertuğrul Özkök tam olarak ne yaptı bu adama bilmiyorum lakin Bulut`un öfkesi uzun süre geçmeyeceğe benziyor…

Bulut, gittiği her yerde, konuştuğu her platformda, yazılarında sürekli Özkök`ün kendini SANSÜRLEDİĞİNDEN dem vuruyor…

Hatta Haberturk`e yaptığı programlardan birinin adı da, `SANSÜRSÜZ`!..

Korkum şu; yakında üzerinde SANSÜRSÜZ yazan takım elbiselerle ekranda göreceğiz, merhaba yerine SANSÜRSÜZ diyecek, besmele yerine SANSÜRSÜZ çekecek hatta manavdan elma alırken hormonsuz yerine SANSÜRSÜZ değil mi kardeş sözlerini kullanacak…

Naçizane tavsiyemiz; Bulut, ayarı kaçırma, dünyayı yeniden keşfetmiyorsun, herkes durumu biliyor, neyin peşindesin, bazı pelesenkler bir süre sonra dolayanın diline, söylediklerine, görünümüne, ciddiyetine zarar verir, bunu bilmiyor musun?!.

Ne yani, benim gibi saçların tez zamanda dökülsün mü istiyorsun?!.

Hiç objektif değilsin Gülin Yıldırımkaya…

Haberturk Genel Yayın Yönetmeni Gülin Yıldırımkaya; Türk Androloji Enstitüsünün, İzmirli erkekleri cinsel gücü en kuvvetli adamlar ilanından sonra bazı kimselere bu durumu nasıl yorumladıklarını sordu…

Pakize Suda şu yanıtı verdi: `İzmirli erkekler seksiyse, ben İzmirli erkekleri kaçırdığım için üzüldüğümü söyleyebilirim…`

Bu cevapla, Yıldırımkaya`nın omuzlarına daha büyük bir yük bindi şimdi…

Acaba İzmirli erkekler de Suda için aynı şeyi düşünüyorlar mı?!.

Rica ederim biraz soruşturmacı gazetecilik yapalım…

Zır cahil bu adamlar…

`Bir Şarkısın Sen`, programına vurmak revaçta bu ara… Bir işgüzar CHP`li vekil RTÜK`ten sorumlu Bakan Bülent Arınç`a soru önergesiyle soruyor; `nedir bu programın hali, çoluk çocuk o saatte, o kılıklar, o kıyafetler oluyor mu yani` diye… (Öyle aşırı bir durum yok peşinen söyleyeyim, maksat siyaset olsun işte)

Arınç, `durumu yakın izliyoruz` cevabını veriyor…

Bazı enteresan yazarlar da atlıyor mal bulmuş mağribi gibi!.. (Geçen hafta medya geçilmedi bu yazılardan) İçinden, `oh bugünü de atlattık, bize yazı konusu çıktı yine etliye sütlüye dokunmadan döşeneceğimiz` diye terennüm ediyor ve başlıyor meşrebince ahkamlara…

Onlardan biri de Atılgan Bayar efendi…

`Çocuk, minyatür yetişkin değil, çocuktur… Devlet aklı, sadece ekonomik ve siyasal tehditlerle ilgilenmekle mükellef değil… Sabah akşam `psikolojik harekat` tartıştığımız bu günlerde, devletin toplumun psikolojisini korumakla mükellef olduğunu da hatırlamamız lazım… Ufacık çocukları feleğin çemberinden geçmiş pavyon assolisti gibi giydiren, onlara `oturmuş kumar oynar, ciğerimin köşesi` diye şarkı söyleten ve üstelik bu yaptığını bir haltmış gibi gece yarısı izleyen bir toplum için alarm zilleri çalıyor demektir…`

Bu adamlar ya zır cahil, ya art niyetli, ya o gün başka türlü kalkmışlar yataktan…

O programı seyrettiğinizden bile emin değilim çoğunuzun… Bu klasik ve boş lafların bugünkü Türk toplumunda hiç yeri var mı?!. Sizin internet denen şeyden haberiniz yok mu?!. Bu ve benzeri programların, o çocuklar için dünyanın en masum şeyi olduğunun farkında değil misiniz Allah aşkına?!.

Evlerde uzun zaman sonra aile bireylerinin aynı odada toplandığını nasıl görmezden gelirsiniz?!.

Söyledikleriniz, yirmi yıl evvel doğruydu bayım!.. Kulağa bugün de hoş geliyor ama artık kendinizi güncelleseniz ve eski kanaatleri tekrarlamanın ferahlığından, esaretinden kurtulsanız iyi olur…

Ha pedofiliniz azıyor, Hüseyin Üzmez moduna giriyorsanız başka tabii…

Sizi manyaklar…

TRT bu ulusun kendi kendiyle konuşmasıdır…

Benzeri vakalar çok olmuştu, işte bir yenisi daha…

TRT Çocuk kanalında sabah ve akşam yayın kuşağında yayımlanan `Arthur` adlı çizgi filmde, orucunu bozan çocuğun `yüz karası` olduğu mesajı verilmesi dikkat çekti…

`Oruç tutmak, yemek yemek kadar kolay` diyerek oruç tutmaya başlayan çocuk ilerleyen saatlerde açlığa dayanamayarak pizzayla orucunu bozunca gökyüzünde beliren kanatlı bir melek, `Artık küçük prensesim değilsin… Sana yüz karası diyeceğim` diyerek çocuğu azarladı…

Ünlü oyun yazarı ve ifade özgürlüğü savunucusu Arthur Miller`ın, `Gazete bir ulusun kendi kendisiyle konuşmasıdır` sözünden hareketle şöyle bağlamak isterim `TRT bu ulusun kendi kendiyle konuşmasıdır`!..

Müsaade edin konuşsun, gerçekleri en açık haliyle görelim…

Arada kalmışlar…

Arada kalmışların, bin bir türlüsünün yaşadığı toplumumuza artık dış transfer de yapıyoruz…

İranlı bürokrat Hüseyin Safavi, oğlunu Bodrum`da evlendirdi…

İmam nikahı kıyıldı, Kuran`a el basıldı ve şampanyalar su gibi aktı…

Daha konuşayım mı?!.

İzin…

`Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullandığından…` yahut `Yazarımız rahatsızlığı nedeniyle…` diye bir başlık göremeyeceksiniz köşemde zira henüz kovulmadım…

Ama biraz uzaklaşsam iyi olacak galiba…

Gebereceksiniz yazılarımı okuyamayınca biliyorum ama olsun her canlı bir gün ölümü tadacak kuzularım…

İnşallah görüşürüz yine…

Allaha emanet olun…

Aydın Abi`nin, Fethullah Hoca başlıklı analizlerini okumaya da devam edin ha!..

Şışşt!.. Serhan, Onur, Tufi, özleyeceğim ulan sizi!..

2009-07-06 HaberX http://www.haberx.com/Yazarlar/Volkan-Akay/Temmuz-2009/MIT-DOGRU-YOLDA-DEGIL.aspx